Vedat'a mektup

Sevgili Vedat,

Bu yazdıklarımı eminim okuyorsun. Mutlusun, mutlu olsan bile okuyorsun. Yalnız değilsin. Birine aşıksın ya da birini seviyorsun. Ama yine de okuyorsun. Kedi meraktan ölürmüş derler ya beni merak ediyorsun; bu hatun beni seviyor mu hala diye. Bana en çok hatun deyişini seviyordum, neden bilmiyorum Vedat. Sen çok tatlı ve istemsiz söylüyordun belki de. Mektubumun sonunda söyleyeceğim hakkında düşündüklerimi. Sen okumayı seversin biraz oku olur mu? 

Senin hakkında yanılmadığım için bin kez daha şükrediyorum Allah'a. Bazen düşünüyorum da aslında insanlar beni hiç yanıltmıyor aslında. Kimi zaman neden yanılttıklarını düşünüyorum da üzülüyorum bilmiyorum. Gözleri özellikle, gözlerini görünce anlıyorum; basit bir ifadeyle iyi ya kötü olduklarını; ya da bana zarar verip veremeyeceklerini. Liseden bu yana öyle bu. Hatta sevdiklerime bile zararları olur mu bunu bile anlıyorum. Ruhen kötü bir haldeyken bile Allah beni korudu. Senden ayrıldım. Senin benim yanımda yaşar mısın demene, evet demedim, bunu ne aklım, ne kalbim istedi. Ama hayra ve şerre inanmak lazım. Zira benim o anda mantıklı ya da kalben anlamlı görmediğim şeyi yapmıştım(k). Ayrılmıştık. Kalbim ve aklım ne kadar sana gel dese de sana bir kez gel demedim. İçimdeki bir şey durdurdu. Şimdi bu kapının neden kapandığını çok iyi anlıyorum Vedat. Oku, sen de anlayacak ve göreceksin. Gözlüklerini aman çıkartma, biraz uzağı görmen gerek çünkü.

Seninle ilgili her şeyi sildim. Bunu önceden de söylemiştim. Hem de ayrıldığımızdan bir hafta sonra defalarca okuyarak, fotoğraflara bakarak, telefonumu ve mailimi temizledim. Kalemini de pencereden dışarı attım, ucunu kırarak, başkasının hatırasına bile geçmesin diye, kirletmesin yok yere. Hem ben istemiştim o kalemi, isteyerek mi verdin bilmiyorum. Ama nasıl kaldı bilmiyorum telefonumda bir yazı, iş bilgisayarında bir fotoğraf kalmış. Yazıda peçetede bana yazdığın güzel birkaç söz, bana gerçekten aşıksın, o sözlerde, bunu hissediyorum, şu an bile. Sonra bir fotoğraf, skype de görüntü, uzak iki mesafede birbirine aşık iki insan, orada da aşıksın. Belki de tek saf olduğun iki nesne senden kalan. Bu yüzden silinmemiş, yanlışlıkla kalmış. Peçeteye yazıp yolladığın fotoğrafı sildim, iş bilgisayarındaki fotoğrafı da. Seninle ilgili her şeyi sildim. Bir anda hem de, öyle kolay ki Vedat, bir delete'ye bakıyor. Beyninden silmesi biraz zaman alıyor sadece. Zaten senden kalan ne bir yer, ne bir ses, ne de bir an var aklımda. Sadece biz iki kişiyiz dediğin ufak bir an, öyle tatlı ki, hiç süt içmedim, ama ılık bir süt içmiş gibi, hafif bir ses tonuyla, gülümseyerek, içten bir anda söylenmiş bir söz. Biz zaten iki kişiyiz demen. Ama tek bu. Diğer her şey bomboş.


Ankara'dan uçakla ve arabayla geçtim sen yokken. Hiçbir şey yok. Sanki sen yokmuşsun gibi orada yaşamıyormuşsun gibi. Hafifçe, belki bir on kilometre uzağımdaydın. Ama umurumda değildin. Belki ben de umursamamayı öğrendim artık Vedat.

Şimdi senin fotoğrafına baktım. Dinlediğin şarkılarla yazıyorum bu yazıyı. Kalbim acımıyor. Yutkunmuyorum Vedat. Mutlu olmanı isterim, sevgilin benden güzel değil. Benim kadar sevemez hem seni, biliyorsun söylememe gerek yok. Benim kadar içten ve parantez bir gülüşü de olamaz. Benim kadar düz seni seviyorum diyemez. Vedat ben seni unuttum. Sana o kadar aşık olan bir hatun unuttu seni.

Seni affettim Vedat. Sana şöyle anlatabilirim; belki bir gün iktisat ve aşkla ilgili bir yazı yazabilirim. Ama o yazıyı yazana kadar sen bir iktisatla ilgili birkaç bir şey oku. Seninle ben iktisatta çok anlatılan balon gibiydik, spekülasyonlar (biz şiirlerle şişiyorduk) sonucu şişen. Balon şişti, şişti ve bir yerde patlaması ya da patlatılması gerekiyordu. Bizimki de bir sözle, en basit bir kavgayla patladı, ufaktı belki iğnenin ucu; ama çok şişen balon çabuk patlar. (Sen iktisat anlamıyordun pardon, bir google yaparsın artık.)

Bu arada benim için söylediğin her şey az çok işime yaradı, doktoraya başladım, kendimi tekrar buldum, tekrar yazı yazıyorum. Bana iyilik bile yapmış oldun, farkında değilsin. Böyle beni daha çok severdin; ama ben beni her halimle sevmeni isterdim. Saçım dağınıkken, moralim bozukken, birine sinirlenmişken, aptalın birinin dedikodusunu yapıyorken. Seninle ilgili düşüncelerimi bir grafik yardımıyla anlatacağım; mühendis kafan daha iyi anlar diye. Grafik yorumu yapacak değilim, sen anlarsın, basit, temiz bir çizim. Az mürekkep her zaman grafikte kullandığım mantık olmuştur. Tabii arka çizgileri de silmek gerek derdi Ümit (Şenesen) hoca ama; bu grafiği görse; sen daha iyi göresin diye silmedim canım koca parmaklım.


Böyle Vedat, ne duygusalım, ne de üzüldüm yeni sevgiline. Umarım mutlu olursun. Ben mutluyum artık, yalnız olsam da kalabalık olsam da. Dediğin gibi birine bağlı olmamalı mutlutluğun, yoksa Allah o mutlu olduğun zatı çeker alır elinden, tüm ayakların bir anda yere iner. Kedi de değiliz ki dört ayak basalım yere. Düşersin.

Ben düştüm. Kimse kaldırmadı. Kendim kalktım. Sevgilin güzel, ama benim kadar güzel değil Vedat, benim kadar sevemez kimse seni. Sana beddua etmeyeceğim, senden nefret de etmeyeceğim. Benim için Nazım'ın önceden birine söylediği (hangi kadına söyledi bilmiyorum) gibi "Şimdi Sen de Herkes Gibisin." Bu kadar güzel anlatılır mı, bu kadar basit ve düz. 

Ve sevgili Vedat, grafik çizerken tezimden yararlandığımı da sana söyleyeyim, o dönem öğrenmiştim, grafiği bu kadar hızlı çizmeyi, üzülme senin için vakit harcamadım yani.

Senin için tek duam; sana güzel kadınlar aşık olsun, mutlu ol, ama kimseye aşık olama, en güzel kadınlara bile, bana o fotoğrafta baktığın gibi bakama ya da bana yazdığın gibi yazama. Ne kadar güzel olsa da o kadınlar, benim kadar seveme onları, onlar seni sevsinler, sana aşık da olsunlar; ama sen hiç benim sana bir zamanlar olan aşkımı unutama.

Elveda Vedat.

"Neden Vedat diye yazıyorum ismini diye merak ediyorsun belki. Çünkü Vedat diye biriyle hiç tanışmadım. Vedat ismi benim için hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü. Aynen senin gibi."

"Bu mektubu okuman için bir şarkı ve şiir yolluyorum. Belki bugün rahatın bozulur uykunda, ha ne dersin?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not