Kırk ikinci basamak
Arkamda duvar. Dünyanın üzerimde döndüğü, zamanın olmadığı bir yer burası. Kaçık bakışlarıyla terk edilenler, terk edenler var sadece. Bazen başımı ellerimin arasına alıp oturuyorum önümdeki koltuğa. Bazen resim yapıyorum, güçsüz çizgilerimle. Beceriksiz olmama gülüyorum sonra. Bahçenin ortasında bir kare var, çimi daha bir koyu sanki oranın, belki orası bir havuz olacaktı, ama sonradan vazgeçilmiş olmalı. Hafızam bu tür havuzların yuvarlak olduğunu hatırlatsa da oranın vazgeçilmiş bir havuz yeri olduğu hakkındaki düşüncem hiç değişmedi. Karenin etrafında dolanır, yavaşça sınır çizgilerine basar ayaklarımı izlerdim saatlerce. O zamanlar ayakkabıdan habersiz olmalıyım. O kare beni bazen içine çeker, ortasında saatlerce oturur, sanki bir şarkı dinliyormuş gibi uzağa bakardım hep. Bazen biri olurdu karşımda. Kendimle konuşmaya o günlerde başlamıştım sanırım. Ağacın altına yastığımı koyup tam da olmayacak bir zamanda uykuya dalardım. Uykumun ortasında bisikletli bir çocuk geçerdi önümden.