Gecikmiş Sefer-II
II Deniz Özlem’in oturduğu kaldırımın sağındaki kavşaktan dönerek istasyonun bulunduğu merdivene doğru ilerledi. Kaldırımın üzerindeki çantasını unutup sessizce ayağa kalktı Özlem aynı anda. Kaldırımda Özlem yoktu artık, zaten görmemişti Deniz onu. Elindeki yeşil hırkası, bilmediği güzel bir anı bekliyordu. Kaldırımın karşısındaki düz yola bakarak iskeleye uzanan merdivenlere doğru yürüdü Özlem. Elindeki yıldız tüm rengini kaybetmişcesine koyulaşmıştı. Parmaklarının arasında sıkıp tüm fark edilmemişliğin sinirini yıldızdan çıkarmak istedi. Vazgeçti. Yere attı yıldızı ve sanki bir kağıtmışcasına üzerine basıp geçti. İskeleye doğru giden merdivenden, her zamanki gibi yavaş yavaş değil de hızlıca indi. Özlem’in yanından geçenler fark etmedi onu. Fark edilecek bir yanı da yoktu, İstanbul’da acelesi olan insana kimse şaşmazdı zaten. En kötüsü de tanımadığı bir insanı sevmekti belki de. Yok sevmek de değildi zaten bu. Deniz elindeki valizin ağırlığını unutarak hızlıca çıktı, istasyona giden