Marmara Üniversitesi-İktisat Lisansı Hakkında Birkaç Ufak Not

Ben Marmara'ya başladığım ilk günü hatırlıyorum. Kalbimde bir heyecan, yeni insanları tanışma umudu, üniversiteye başlama mutluluğu, hepsi karışıktı. Bu hisler biraz okulun binasını görünce biraz dağıldı. Çünkü burası ne kayıt olduğumuz Haydarpaşa kampüsüne, ne de İngilizce sınavına girdiğimiz Göztepe kampüsüne benziyordu. Eski bir ilkokuldan bozma, minicik bir iki bina, benim lise ve ilkokulda okuduğum okul binalarından bile küçüktü. Başta bunu umursamayacağımı düşündüm.

Sonra sınıflar. İlk iki sene amfi denen koskoca yaklaşık iki yüz- iki yüz elli kişinin ders aldığı sınıflarda ders aldım. Bu arada insanlarla tanışıyordum, üniversitede en doğru karar, kiminle takılacağın. Çünkü özellikle Marmara'ya geldiysen; herkesle konuşma gibi bir şansın yok. Herkes gruplar halinde, çünkü sınıf mevcutları çok yüksek. Bir sürü insanla tanıştım, şu an bir kısmını hatırlıyorum, bir kısmını hatırlamıyorum. Bazısı sadece kafama uygun olmadığı için konuşmayı bıraktım. Bazısıyla neden konuşmadık şu an bile hatırlamıyorum.

Marmara öğrenci profili genelde rahat insanlardan oluşuyor. Önlerinde deprem olsa kolunu zor kıpırdatacak insanlar... Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi ben üniversite zamanında pek ayırdına varamadım. Yani sakinlik iyiydi elbet, ama umursamazlık kimi zaman insanın sinirini bozabiliyordu. Hiçbir üniversite arkadaşımla seviyesiz bir tartışmaya girdim. Bu yüzden iyiydi. Birileriyle yollarını ayırmak istiyorsan, bir şekilde ayrılıyordu. Kötü olmadan. Hâlâ öncesinde samimi olduğum, sonra uzaklaştığım, ama sonrasında selamlaşmayı bırakmadığım insanlar var. Kimseyle genel olarak bir probleminiz olmaz.

Dersler, derslikler tam bir yetersizlik üzerine kurulu. Dersler genelde iki saat, onar dakika arayla. Sabahtan çoğu ders bitiyor eğer birinci öğretimseniz. Eğer ikinci öğretimseniz de yine birinci öğretimin dersine girebiliyorsunuz. Dersler çok kalabalık, iki yüz kişi, genelde hocalar bu yüzden yoklama almıyor. Yoklama alınmadığı için derslere herkes girmiyor. Derse girmeden de geçebilirsiniz. Genelde dersler sözel olduğu için, çalışması kolay. Ancak not bulabilirseniz. Not bulmanın da iyi bir arkadaşa baktığını söylemeden geçemeyeceğim. A tabii yine de bulamadıysanız Marmara'da kırtasiyede notlar satılıyor. Az çok ders hakkında fikriniz olur. Ama yine de hiç derse girmediyseniz eksik not alabilirsiniz, bu yüzden derse giren iyi bir arkadaş şart; eğer derse girmeyip geçmeyi düşünüyorsanız.

Hocaların çoğu profesör. İyi hocalar. Ama çok kalabalık olduğu için öğrencileri tanımıyorlar, öğrencilerle pek ilgilenmiyorlar. Genelde asistanlarla muhattap oluyorsunuz. Belki seçmeli derslerden biraz hocaları tanıma fırsatı oluyor Diğer türlü dört yıl okuyup adını sanını bilemediğiniz hocalar olabilir. Benim aklımda kalanlar; Fuat Ercan, Mehmet Türkay, Ahmet Yılmaz, Rona Turanlı, Devrim Dumludağ, Cengiz Bahçekapılı, Müfit Akyüz, Volkan Türker gibi daha birçok insan... 

Dersleri geçmek kolay olsa da ortalama yüksek tutmak zor. Bizim zamanımzda çan yoktu, o yüzden bir dersten en yüksek not alan 70 de olsa o kişiye o ders A gelmiyor. 
Marmara'daki öğrenciler yanlarında bomba patlasa sakin kalacak tarzda insanlardı. (abarttım mı bilmiyorum.) Ben lisede bile bir sürü sosyal faaliyette bulunmuşken Marmara'da hiçbir şey yapmadım. Bahçelievler gezmeye bir yere gitmek için yakın bir yer, yoksa diğer türlü bir kampüs havası yaşamak için berbat.

Okulu bitirmek kolay, tabii bazı dersler zorlasa da elbet bitiyor. Yani birileri bitirebiliyorken; siz nasıl bitiremezsiniz? Hayatımdaki tek mantığım budur. Zaten herkes belli bir sınav gelip geçmiş, aynı seviyedesiniz, sizin seviyenizdeki 70 alabiliyorken, siz neden kalasınız?

Ben bu anlattığım koşullarda Marmara'yı hiç sevmedim. Üniversite olarak, çevre olarak, sosyal faaliyetler olarak beni hiç tatmin etmedi. Yine çok sevdiğim insanlar var, ama benim lisede çok daha yakın arkadaşlarım vardı. Ve koskaca üniversitede kimsenin sosyal bir faaliyeti olmaması üzücü bence. Daha güzel olabilecek bir üniversite iken; bu durumda olması bence kötü. İsmi var ama arkası boş, Marmara için söylenebilir.

Umarım yeni kampüsünde (çünkü biz okurken de söylentiler vardı, karşı tarafa taşınacağı hakkında-ama artık taşındı) bu sorunlar bitmiştir. 

Bu okulu sevmememden ötürü hala diplomamı almadığımı da söylemeden geçemeyeceğim.

Bir sonraki yazım da yüksek lisansla ilgili olacak.

Görüşmek üzere, iyi salılar dilerim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not