Sınırların ötesinde saçmalamak

Çok saçma olabilir belki. Gecenin bu saatinde yazasım geldi. Az evvel biten gün İstanbul`un fethedildiği gündür (takvimlerin yanılma payını saymazsak) İstanbul`un fethi; kurtuluş tarihinden daha iyi bilinir. Nedense İstanbul`un Kurtuluş tarihi -6 Ekim 1923- genelde pek bilinmez.

Ben İstanbul`u gerçekten sevdiğimi; Aksaray-Taksim yolu üzerinden geçerken anlıyorum. Solumda deniz, şehir kaldığında daha bir seviyorum burayı. Ancak ne zaman otobüs yarım saat geç kalıyor, ne zaman insanlarından yoruluyor ve sinirleniyorum; o zaman nefret ediyorum İstanbul`dan. Bugün de bir on beş dakika bekledim otobüsü; neyse ki çift katlı otobüs geldi de mutlu oldum. Nedense ne zaman çift katlı otobüs gelse -kaç kere bindiğim halde- her seferinde mutlu oluyorum. Küçükken legolardan çift katlı otobüs yaptığımdan olabilir. Fikrimi çaldılar; yoksa ben çoktan zengin olacak ve bu berbat üniversitede okumayacaktim. Banane iktisadin yalanlarından ve varsayımlarindan diyebilecektim misal. Şimdi bir de otobüslerin ne zaman geleceğini haber veren bir sistem yapacaklarmış, aslında yapmışlar da uygulamaya geçireceklermis. Bu da aklıma gelmişti. İki saat daha az uyusaydım; kesin süper ötesi insan olacaktim. Ama iste kader.

Ayrıca şu final haftasında gereksiz bir suru sey yapiyorum. Televizyon bile izliyorum o derece. Daha çok kitap okumak istiyorum. Yok etrafi düzeltiyorum, yok bilgisayar oynuyorum. Yok söyle böyle yapıyorum derken süper boş zaman geçiriyorum. İşte ders çalışmamaya yönelik çalışmalar benimkisi de. Ve her nedense bu aralar Zülfi Livaneli dinlemek istiyorum çok. Gel gör ki; ses kartı silindi bilgisayarın, nasıl oldu diye sormayın. Valla utanıyorum anlatmaya. Virüslü bilgisayarımdan bugünlük bu kadar. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim kestaneli dondurma gelmiş bizim buraya yine. Hiçbir şey olmasa kestaneli dondurma olsa yine mutlu olurum. Final zamanı kafayı mı yiyorum ne. Neyse şimdilik hoşça kalın. Eğer okuyorsanız beni -yani Mehlika mit gibi takip ediyor ama diğerlerini bilemem-

Yorumlar

  1. Hahhaha... Mit deyince aklıma bişey geldi, neyse...
    Ya bu finallerde hep böyle oluyor herhalde, benimde boş zmanımda yapmam gerekenler, ve canımın yapmak istememesi, final zamanı gibi bir zmanda şahlanıyor... Yazı yazmak istiyorum, tv izlemek vs. sonra vicdan azabı çekeceğimi bildiğim için onu da yapmıyorum ders de çalışamıyorum, şimdi böyleyim kuruğum sıkışınca çalışcam. umuyorum biliyorum. ya neden küçük guyton almadım (bu bizim bir kitap =guyton diye ben gittim baba sını aldım böyle devasa büyüklükte bi kitap. heh 2 günde okuycam 2979839 sayfa gircem finale? özet kitabı var onu alsana. özet fotokpiler de yok. zaten yeni bir sistemde sorcakmış. off şu pzt geçse.. sonra diğerlerine daha çok çalışcam söz. )
    annemler muazzez erdoy dinlemeye gitti! felekat!

    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    yaz planı yapmaya başladık. başladım. başlamalı. senin kahveler bitti mi? bu gün max yedim elime yüzüme bulaştı.
    sen olsan kahve içerdik. onu da dökerdim belki.

    eski mit.

    YanıtlaSil
  2. Kahvelerim bitmedi, az evvel birini daha ictim. Ozellikle Turk Kahvesi durmakta; usengecligimden cok yapamiyorum.

    Benim yazi planlamak gibi bir durumum yok.

    Finaller olmasa okul kimi zaman? eglenceli olabiliyor.

    Ben de kestaneli dondurma yedim. O ne guzel bir seydir sahi.

    Havalar isinmis, disarisi boyle guzel falan. Bu aralarda bizim bahce solucan dolu; istersen deney yapabilirsin:) Gulhane`yi bizim bahceye tasidilar sanki.

    YanıtlaSil
  3. ...
    (birilerinin varlığını bil istedim)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not