Sevgili Ferritin, sana ihtiyacım var.

Her yazar yaşadıklarını önceden yazar mı? Yoksa yazdıkları elbet bir gün gerçekleşir mi? Hayal kurup, onları yazdıktan sonra, onları yaşayınca şaşırmaz mı? Yönetmenin kendi senaryosunu yazdığı bir filmde oynaması gibi mi yazarların yaşadıkları? Allah'ın falcılara verdiği kahveden geleceği görme yeteneği yazarlarda da kelimeler aracağılıyla mı vardır acaba? Aslında bence falcılar kahveyi bahane ediyorlar, yüzlerine bakıp konuşsalar geleceğini, geçmişini söyleseler zor olur, laf ilerlemez, ama kahve bir araç, sohbet aracı. Falcılar daha çok  geçmişi görürken, geleceği de yazarlar mı görür?

Şairler çok eskiden bir söz yazdığında, bir kitap yazdığında o hiç eskimez. Modası geçmez, kıyafet gibi, eşya gibi olmaz. 

Ben her yaşadığımı önceden yazmak, daha doğrusu tahmin etmek zorunda mıyım? Evet biliyorum, hiç normal olmadım. Öyle bir şey de istemedim. Yalnız kalmaktan da hiç korkmadım. İstersem kalabalık içinde yalnız kaldım, istersem de yalnızlar içinde kalabalık. Ama bir şey vardı, beni herkesten ayıran, öyle çok rahat tersten konuşturan. Kendi kendine konuşurken deli sanmasınlar diye kulaklık kullandırttıran Ben kendimle konuşmayı da çok seviyordum. Ne şizofrenim, ne deli üstelik. Elbet aklımda bir yerlerde birkaç taş eksik biliyorum, ama hiçbir zaman kafasız bir insan olmadım. Ama kendimle konuşmak, bazı gereksiz insanlarla konuşmaktan çok daha iyiydi. Hem insan önce kendisini tanırdı.



Kendimce hayaller kurup, o hayalleri konuşturup, onları yazıp, sonra onları yaşadım. Yaşarken sanki önceden bunu yaşamış hissi. Yukarıdakinin bana göz kırpıyor hissi... Ben hep farklı oldum biliyorum. Ama hep kendimden önce başkaları gelirdi bugüne kadar. Benden önceydi, onların kırılması, hedefleri, hayırları ya da evetleri...

Bugün doktora gittim basit bir tansiyon sorunundan... Ama benim tüm eksikiğim demirmiş, basit bir element değil miydi Ferritin? Beni nasıl bu kadar enerjisiz, hâlsiz, yorgun, bitkin, sinirli yapmıştı? Oysa ben daha bir yere gitmeden ayaklarım koşar, başım dönmez,  saatlerce yürüyebilirdim. Her şeyin sorunu senmişsin sevgili Ferritin. Ama iyi oldu, sen yoksun diye ben anladım; hayat nasıl güzel, tutkulu bir şeymiş ve hiçbir şeye takmaya değmezmiş. Başkaları için çok dert etmeye, ağlamaya, can sıkmaya gerek yokmuş. Ben seni stresten elde etmişim Ferritin, oysa ne güzel de etobur bir ve yediğine dikkat eden insanımdır ben.

Ben İnci, bu hastalığımı öğrendikten sonra dünyam ikiye ayrıldı, önce ve sonra diye. Artık önceliğim beni önemseyen insanlar olarak değişti. Benim sevdiğim ama beni sevmeyen insanlar birbir çıkıyor hayatımdan. Çok sevdiğim, tanıdığım var, ama beni sevmeleri ve hatta değer vermeleri gerekiyor. Eski sevdiğim, ama çok dinlemediğim insanlara bir kez daha şans verdim, onları hayatıma tekrar kattım.

İlk defa hayatımda ne kilomu, ne birinin bir şey söylemesini, ne de demir eksikliğinden kaynaklanan tırnak kırılmalarımı, yüzümün solgunluğunu umursuyorum. 

İlk defa büyüdüm Demir, biliyorum aramızda ne olacağını. Yaşamak istersek, yani istersek beraber olmayı, yüzündeki gülümsemenin artacağını, o hafif karamsarlığının yok olacağını, yeniden eski sevdiklerine kavuşabileceğini, onları bir kez daha dinleyeceğini biliyorum Demir. Sen benimle konuşurken arkadaşınmışım gibi hitap etsen de biliyorum içinden İncim dediğini, kırılmayayım diye yavaş yavaş konuştuğunu, kalbinin tertemiz koktuğunu, konuşurken heyecanıma, gözlerime baktığını, dinlediğim müzikleri defalarca kez dinlediğini.

Biliyorum Demir, şu an için bu kadar yazıyorum.
Şu an ben bile bilmiyorum, sana karşı ne hissettiğimi, sevip sevmediğimi yani o şekilde, 
Sen de bilmiyorsun, bu İnci'yi, 
tanımıyoruz bile birbirimizi, arkadaş olma dışında.

Males Rimed, nes mineb nisminietorp, teble edmiçi nısılamlo.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not