Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şarkı mesafesi

  “Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.” Nazım Hikmet Ran       Buradan İstanbul kaç şarkı mesafesinde bilmiyorum. Belki elli dört. Yeterince vaktimiz var yıllar sonra yeniden konuşmak için. Yoldayız, yalnızız ve gidilmesi gereken  dörtyüzkırkiki  kilometre yol ve konuşulması gereken geride kalmış on iki yıl var.  Ben başlamayacağım. Benim başlamayacağımı o da biliyor. Bundan on iki yıl önce de çok iyi biliyordu, ders arasında “ Çubuk kraker yer misin?”  diye bir girişle başladığı konuşmayı bugün de o başlatacaktı. Bizim aramızdaki başlangıçlar ve bitişler ona aitti. Oysa ki ben de konuşkan biriydim. Ama onunla fa

Başka bir enlemde

Biliyordum.  Bir gün bu şehirden kilometrelerce uzağa gideceğimi, yine pişman olmaktan korkacağımı, burnumda bir sızıyla telaşını değil denizini, mavisini, havasını her an hatırlayacağımı ve o şarkının her an beynimde çalacağını biliyordum. Burada başka bir meridyende, yemyeşil bir parkta oturmuş içimde susmayan o sarkıyı susturmaya, doğanın sesini duymaya çalışıyorum. Özlemek apansız bir duygu. Öyle markette Türk kahvesi gördüğünde, yan sokağa en sevdiğin arkadaşınla adaş bir Türk taşındığında ya da seni anlayacak, dinleyecek omzun çok uzaklarda olduğunu hatırlayınca bastıran bir sancı özlemek. Geride bıraktığın her şeyi anneni, babanı, kardeşini, dostunu, kitaplarını, Pera'da günbatımını, İTÜ’nün taş zeminindeki adımlarını, baklavayı, Büyikada'da sabaha uyanmayı Çemberlitaş Aksaray arası yürüyen küçük adımları özlemek, hem de gece bile olmadan bir öğlen molasında. Diğer gidenler peki? Onlar da huzurlu sokaklarda, sakin zamanlarda o karmaşayı, hep koşturan İstanbul’u özlüyorla

Beş Derece Sessizlik

Resim
“Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır.”   Mevlâna       Üşümeyi hiç sevmem. Beş derece soğukta dışarıda beklemek zorunda olduğum için girmiştim Cağaloğlu yokuşunun hemen aşağısındaki kırtasiyeye. Kapısını açarken buraya en son girdiğim günü hatırladım. Dün gibi. Okuldan kaçmayı alışkanlık haline getirmemiş arkadaşım Mehlika ve ben birini takip ederken gizlenmek için girmiştik buraya. Kimi ve neden takip ettiğimiz gibi sorular bende kalsın. Hem bu hikâyeden epey uzak bir konu, hem de otuz beşine yaklaşmış insanların yirmi yıl (O günden bu yana yirmi yıl geçmiş olması ve bugün bile o anı bu kadar net hatırlamam, şimdiki bunak hafızamı düşününce beni korkutuyor. Neyse ki konumuz bu hiç değil.) önceki saçmalıklarını buraya yazmanın hiç anlamı yok. Önemli bir görüşmem var ve yıllardır hiç geçmeyen tez canlılığımla bir saat önce gelmişim. Her şey değişti yıllarca. Upuzun saçlarımı kısa kestirdim, tırnaklarımı yemeyi bıraktım, gereksiz her nesneyi ve in