Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hep olduğu gibi bir pazardı

Resim
Hep olduğu gibi bir pazardı. Bir bahardı. İnce bir tişörtün üzerine kot ceketimi, kot pantolonumu ve converse’imi (o zaman burnu bile siyah olan bir converse’im vardı ve bu ayakkabıyla kendimi inanılmaz farklı hissediyordum) giymiştim. Gözlüklerim ve unutmadığım güneş kremimle sıradan bir pazardı. Buluşmuştuk Caner’le, üniversitenin biraz aşağısındaki çay bahçesinde. O çay severdi, ben kahve. O günün ikinci çayını, ben hâlâ ilk kahvemi bitirememişken, “Adım Caner” değil dedi. Gerçekten adının Caner olup olmadığıyla hiç ilgili değildim. Denizden gözümü alıp ona baktım. “Adım Birdal” dedi, Bir-dal. Neden insan ismini saklar ki? Belki soyadını, TC’sini saklar da ismini neden saklar? Ve neden herkesten saklar? Diyelim ki sakladı. Neden şimdi söyleme ihtiyacı hisseder ki Önemsemedim. Öncesinde isminin Caner olup olmadığını sorgulamazken şimdi ona şunu sordum: “Ya ismin gerçekten Birdal değilse, yani kandırıyorsan beni?” Kandırıp kandırmaması mı umurumdaydı yoksa şu ana kadar bana yalan söyl

Kendini ararken..

Resim
-Neyin sana iyi geldiğini bilir misin? -Bilemezsin. -Sıcak bir kahve kokusu. -Deniz. -Yakın bir arkadaşın sesi. -Mantı? Affedersin de nereden mantıya geldi ki konu? Belki de hep mantıdaydı. Lisedeydim sanırım, bir gün annemle mantı yapmıştık. Saatlerce süren mantı yapımı sonrası mantıyı kalabalık aileyle de paylaşınca ve yemek için sadece bir tabak kalınca bir daha mantı yapalım demekten vazgeçmiştim. Yemekten vazgeçmedim tabii. Konu nereden mantıya geldi? Şöyle. Konuşurken kimi zaman beni takip edemeyen arkadaşlarım konuları çok değiştirdiğimi söyler. Şimdi ne alaka mantı diyeceksiniz yine. Benim beynimde bana iyi gelenin ne olduğunu düşünen nöronlar tam da liseye gitti o anda ve kendini yer sofrasında mantı yaparken buldu. Tabii ki de mantı yapmak bana iyi gelmemişti. Çünkü uzun süre küçük bir şeye odaklanmaktan rahatsız olurdu gözlerim. Aslında gözlerim bozuk da değildi. Bence her şey tez canlılıktandı. Tezimi bile dört ayda bitirmem, en sevdiğim kitabı uykusuz kalarak okumam, beyni

Değişen ya değişmeye çalışan Pınar

Resim
“Aman aman halim yaman Ama çekemem artık seni Yeter be aman Kendim ettim kendim buldum Burama geldi of yeter be aman” Dörde kadar saydığım bir yazım vardı eskiden. “Art arda dört kere burnunu çekince insanlar nezle olduğuna inanıyorlar.” Diye başlayan. Sanırım hep sayıyorum. Balede balerinleri, sırada önümdeki insanları, gösteride çocukları, kalemlikte kalemleri, günlerim saymayla geçiyor. Sabrımı da saydığım bu günlerde içimden - birmilyondokuzyüzseksenaltıbinüçyüzellidörde- kadar saydım. Ve bir zamanlar Çelik’i tüketen her neyse benim de benzer şekilde sabrımı tüketti. Şimdi tam burada değiştim diyemem. Ama artık bazı şeylerin sonu geldi, beklemelerin, ısrarların, anlamsız vefakarlıkların ve beklentisizliğin. Çok uzak mesafelerden anlayan insanları, sadece bir telefonun arkasında sesindeki huzursuzluğu duyanların yanında, yüzünü görüp de “Nasılsın?” bile demeyenlerle arama uzun bir çizgi çizmek istiyorum. Hatta çiziyorum. Ben değil miydim, Age of Empires’de alanımı korumak için çitle