Kayıtlar

Eylül, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kahverengi Zaman

Resim
Orada kahverengi bir zaman hiçbir şeye takılmadan durunca, biri içinden bir sözcük kusar, ama söyleyemez işte.
Maalesef ki, evet maalesef ki yasamak zorundayiz.,..

Yepisyeni

Uzun zamandır düşünüyordum değiştirmeyi zaten, bugün öylece değiştiriverdim tipini blogumun, belki yeşili daha güzel olabilirdi, ama şimdi çok büyük sebeplerimle mavi kalmasında tarafım. Oyle iste efendim. Saygılar sunuyorum beni okuyanlara.

Sevgili Arsız Zaman

Orada öyle oturmuş ne diye susuyorsun ki? Odamın üstüne arsızca geliyor gece. Gece nasıl da karanlık ve uykulu öyle. Durduk. Bakışımda sesimi arıyorsun muhtemelen. Konuşmayalım bugün. Belki. Belki başka bir gün. Sinirlerim bir ileri bir geri gidiyor, vücudumda. Bazen `biz` oluyoruz bilmeden. `Biz` kim ki? Korkuyorum ben. En çok da kendimden. Öylece sinmiş, suskunluklarında ne yapıyorsun ki şimdi? Yeni oyunlar, yeni isimler mı bulmak gerek konuşmak için. En iyisi susalım biz. Suskunlarla bozalım oyunları. Aynı sözcükleri kuran dilimiz, bugün avare, bugün yalnız. Her kuytuda aynı boşluğa çıkıyor yolumuz. Yapmamalıyız diyorum. En iyisi ben gideyim, birisi gidecekse buradan giden ben olmalıyım en azından. Saçların kavuruyor sesimi. Ses oluyorsun. Biz oluyoruz. Tüm dengelerimi alt üst etmiş ben duruluyor, susuyoruz. En çok susmaya yakışıyor nefeslerimiz. Bazen diyorum da ölmek kadar yakın geliyor yaşam vücutlarımıza. Biliyorum, uzakta değil. Uzak ne ki zaten ? Arta kalan bir mesafeden

Korkuya Doğru.

Ayaklarımın altında bir yer var, henüz yer olmaya alışamamış, kafamın üzerinde duymaya meyilli. Geçmeyen bir ağrı var gözlerimin üstünde, sanırım ölmek yakın bana yahut ben yakınım ona. Ayaklarımın altında bir zaman var, amaçsız ve kıpırdamakta. Belki dönüyor önümde belki durmuş sızlanmakta. Saçlarımın üzerinde bir renk var kimi zaman kırılmış, kimi zaman özgür. Unuttum unutalı sesimi bir şarkı uzaktan gelir içime. Uzak mı, yakın da olabilir, buna karar veremedim bir türlü. İçimde bir şey var, mideme yapışmış, öylece ayrılmıyor benden. Sessiz de olabilir. Bazen kafamı yere atıp parçalamak istiyorum. Yerinde mi bilmediğim halde, türlü zamanlara koşuyorum. Zaman mı? Sahi biz ne yapıyorduk ve nereden gelmiştik? Öyle amaçsızca yazıyorum, biliyorum kimse anlamayacak birkaç kişiden ümitliyim sadece. İmkansızda oynayıp duruyorum, duruyoruz. Bütün savaşlar bize sevap belki de. İnsandır, insanız ve ben de insan olduğumu hatırlıyorum bazen maalesef. Yaşlandığımı biliyorum. Evet susmalıyım, konuş

sus(ma)sak

Susmalıyız, yok, en iyisi konuşalım. Olmamalıydı. Ama yapabilirdik. Kaçabilirdim, bitebilirdi. Belki de burada olmamalıydım. Başlamak ne feci bir hastalık, neden bir türlü dengesini sağlayamaz bu garip insan ben? "Neden" diye sorularla allak bullak eder beynini? Uykum var, oldukça. Hastayım, beynen, ruhen, fiziken, her şekilde. Başımda bir ağırlık var atsam, kurtulsam diyorum kimi zaman. Üzerimde bir zaman var, hala inanmadığım, inanmak istemediğim. Koşmak istiyorum bazen, deniz sanırım, deniz. Görmeyeli çok oldu denizi, bazen denizi özler, denizi olan şehirlerde doğmus insanlar. Ben nerde doğdum ki sahiden. Bazen düşünüyorum da, belki ben diye biri yok, öyle birileri benim olduğumu sanıp ustume hayaller kuruyorlar, belki de ben kendim şu anda hayal kuruyorum. Benim üstüme hayal olduğunu da nerden cikardim. Korkuyorum. Çok acayip, icimde hicbir zaman anlamlandıramayacağım bir sey var, belki sinir hastasi oldum bu yaşta. Ben sahiden, ilkokula gittigimden beri her yaşımda kendi

Gitmeye Doğru

Küçük bir köy diyorum, öyle bir şeyin olmadığı, insanın az, sorunun az, mavinin cok olduğu. Yorgun yüzlerin olmadıgı, belki elektrik ışıklarına takılmadan gerçek kırmızının olduğu bir köy, ama mutlaka bir deniz olmalı. Kşsmalı, uyumalı bir şeyler yapmalı, ama en başta gitmeli. Buradan uzakta da olabilir yakında da, ama gitmeli. Ses olmasın, bazen güzel bir müzik çalsın kulaklarımda, her şeyi unutabilelim, güzel olsun her şey, düşününce gitme hayali öyle çok büyüyor ki gözümün önünde, birden gittim sanıyorum. Bir bavul olsa, öyle az biraz doldursam içini. Gitsem, trenle olabilir, hiç uzun yol trene binmedim, uykumu kaçırsa, yolu izlesem sürekli. Gitmeliyim, evet, evet gitmeliyim, hem buralar epey soğudu bu aralar...

.

Uyazlılar ölmez, renkleri hiç silinmez.

öyle sevdik seni

Resim
susmak bazen iyi. hatta en iyisi. susmak tüm şiirlerden, türkülerden sonra güzel şey, zor ama güzel. ellerim ne kalem tutmak istiyor, ne de kağıt. yazmak istemiyorum. korkuyorum. yazmaktan değil, sanırım yaşamaktan. öylece bazı şeyleri durdursam diyorum. ne yapıyorum bilmiyorum. özlemek de garip bir şey. sadece sözcükleri özlemek iyicene garip. bir şarkı var yeni türkü-öyle sevdik seni, ne güzel bir şarkıdır o öyle. en iyisi susmak. şarkı konuşabilir belki. karışık ve yorgunum çok. öyle sevdik seni...