Hoşça kal.

Herkes yürüyor. Bir şekilde zaman geçiyor. Zamanın şarkısız geçtiği olmuş mu bugüne kadar. Her gün farklı bir şarkı çalıyor içimde. Benim kadar karamsar olmamalıydı bir insan. Sesim titrek, sesim ağlamaklı, gitmek istiyorum diyorum, kalsam ne olur bilmiyorum; gittiğimde ne olduğunu bilmediğim gibi. Hiçbir şey yürümedi. Ben eskisi gibi bir çikolataya sevinemedim, gülemedim gözlerine, sevemedim tekrar seni.


Biliyorum tüm suç benim, suç benim kararsızlığım. Oysa ben tüm insanları, hisleri tanıdığımı zannederdim. Öyle değilmiş. Bazen insan orta yoldan da yürüyebilirmiş, ne sağa, sola geçmeden. Kimseyi geçirmeden içinden, geleceğini bilmeden öylece asılı kalabilirmiş. Biliyorum bunlar bize göre değil. Zaman geçmiş, her yer hep seninle dolmuş. Ne bileyim adım atmadığımız yer kalmamış buralarda. Bundan sonra hani birkaç yıl sonra aynı yerlerden geçince ne değişecek? İçimiz mi sızlayacak, ne bileyim o aldığım saati taktığında, zaman duracak mı bu sefer? Ya da tüm aldıklarımız başkalarının kolunda mı olacak, başkalarını mı soğuktan koruyacak bana aldığın ceket?

Biliyorum ben haksızım. Neden yazıyorum onu da bilmiyorum. Belki pişman birkaç sözüm olacak sonrasında. "İkimiz biriz" dediğinde buna hayır dediğim için kızacağım her seferinde. Ağlamadığımı, üzülmediğimi sanıyorsun yine. Ne çok yanılıyorsun yine. Biliyorum giden benim ve kalan yine sensin. Ama yine korkuyorum. Yine bir sonbahar günü, hiç bilmediğim bir istasyonda seninle karşılaşır ve ne konuşacağımı, nereye bakacağımı bilemem diye korkuyorum. Ama ne olursa olsun, rüya gibi kâbus gibi biter bazı şeyler bir gün sonra. Bizimki de böyle. Zor ama hoşça kal.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not