Bitmeyen hesaplarda

Artık saymaz olduk kalp atışlarını. Bıktık şarkılardan. Yok kısık, yok yüksek sesle derken, yapamadık. Olmadı. Kendi sesimizi bile duyamadık nakaratlarda. Işık az geldi. Geceye yetiştiremedik notaları. Çaldık. Şarkı bile dayanmadı. Dayadık sırtımızı adaya. Ada bizi beklemedi. Hep korkakça yaklaştık; giden vapurlara. Son kez hiçbir şey demedik yine gidenlerin ardından. Başka denizlere kaçtık. Kaçtığımızı sandık. Başka deniz yoktu oysa. İzlediklerini sandık bizi. İnsan yoktu. Adımlar hiç yoktu. Hep kandırdık insanları başka başka adlarla. Kendi ismimizi hiç bilmedik çünkü biz. Duvarlar hep dar ve çekilmez geldi bize. Oysa kimi ülkelerde duvarlar çok şey anlatırmış insanlara. Biz duvarlara baktığımızda beyaz gördük sadece. Beyazı duvarlarda bildik. Hastane kadar soğuktu duvarlar. Yorulduk şarkıların sonunda. Bağırdığımızda perdeler kapandı. Oyuncular insin dedi bir ses. Oyuncular insin. Oyuncular trene doğru koşmaya başladılar. Sahnede tren ne arar? Olsa olsa filmlerde olur bu hikaye. Belki de gerçeğin ötesinde kaldık biz. Yalnız kaldık. Tren bizi beklemeden gitmiş. Hep böyle olur ya.

Artık saymaz olduk geçen zamanı. Bittiğinde oyunlarımız; köşelerde sıkışıp kaldık. Ninniyi değil annelerimizi özledik. “Annem uzun saçlıydı son gördüğümde” dedi içimizden birisi. Hep beraber ağladık. Beraber ağlamayı bile özledik. Yol uzun, anneler uzak, zaman hep kısa. Başka ninnilerde, başka yollarda kaldı aklımız. Başka türküler söylemeyi öğrendik. Seslerimiz kayboldu. Kimse bakmadı suratımıza. Hiçbir şey demediler; şehirlerinde dolaşmamıza. Oysa eskiden ayrılmazlardı peşimizden. Unuttular bizi. Biz de unuttuk. Yorulduk. Ağacın gölgesi bizi bekleyip durdu. Gitmedik. Zaten her yere geç kalmıştık. Oraya da gitmesek olurdu hani.

Artık saymaz olduk geçen insanları. İnsan dediğin görmez bizi. Onlar farklıdır. Başka bir dünyadan bahsedip dururuz biz. O dünya belki bir ada olabilir. Ada evlerinin pencerelerinde çiçekler bekler hem. Ada hem denize yakın, hem vapurlara. Gitmek istediğinde rüzgar gibi. Kalmak istediğinde taş gibi. Ada güzel. Yalnızlık gibi. Artık saymaz olduk bitip tüken insanlığı. Yorulduk. Köşe başlarında dinlenir olduk.

Bitti tüm tıkırtılarımız. Susabilir şimdi komşularımız sonsuza kadar. Yavaşça götürdük eşyaları; kırmadan, dökmeden. Toplanma vakti gelmişti zaten. Biraz daha uzağa götürdü ayaklarımız bizi. Dinledik, konuştuk. Kimse anlamadı anlattıklarımızı. Biz de zaten hiçbir şey anlatmamıştık. Arkada siyah kaldı. Bulut kaldı. Yolculuk, uzak ve biten başka’lar kaldı. Bizdik, siz olduk.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not