Benim İnsanım

 Sarı.

Behzatla ilk tanıştığımız gün gibi. Pencereden baktığımda sapsarı dışarısı. Alışmalıyım. Önce düşünmemeliyim. Eskiyi düşündüğünde daha zor oluyor unutmak. Ben unutmaya çalıştıkça önüme fotoğraflar, sesler, kokular, gülümsemeler düşüyor. Ne kadar zamandır eskisi gibi bakmıyor gözlerin Behzat? Uzun zamandır tartışıyoruz, neden iki dakika sonra telefonu açtın, neden gereksiz bir şeyi unuttun veya niye annemi aramadın diye. Birbirimize bağırıyoruz, sonra hep ben ağlıyorum ve sen özür diliyorsun. Hep böyle oldu Behzat. Üniversitede tanıştığımızdan beri. Hep ben ağladım ve sen özür diledin. Ben gittim, sen geldin. Alışamıyorum bu sefer.

Altı ay önce. Buzgibibirkışgünü. Ben yine nezle olmuşum, sesim kısık, bir arkadaş yemeği, Behzat’ın işyerinden biri ayrılıyormuş. Herkesi az çok tanıyorum. Altı yıl olmuş evleneli Behzatla. Behzat benim insanım. Biri var yemekte, tanımadığım, tanışıyoruz, ama ismini hatırlamıyorum, hoşlanmadığım bir insanı hatırlamıyor hafızam. Ama o ısrarla adımla sesleniyor bana.  Behzat’a baktığını hissediyorum. Simsiyah, karanlık gözleri var. Kıskanç biri olmadım.  Ama o kadında bir şey var.

Eve geliyoruz. Behzat saçlarıma dokunuyor. Behzat diyorum, o kadın kim? Behzat gülüyor. Aman da benim karım beni kıskandı mı yoksa? Behzat kim o diyorum. Yeni geldi diyor. Sevmedim diyorum. Beraber uyuyoruz. Behzat benden önce uyuyor, benim kaç sene sonra ilk defa kalbim ağrıyor, içimde bir sıkıntı…

Bir gece. Garip bir gri. Uyuyoruz. Saat 3, soluma dönüyorum, Behzat yok. Kalkıyorum, evi arıyorum deli gibi. Behzat yok. Korkudan kalbim duracak. Evin koridorunda koşuyorum. Bir, iki, üç dört… Pencereden dışarı bakıyorum, Behzat’ı görüyorum yolda, ama biriyle konuşuyor sanki. İçim rahatlıyor, Behzat diye seslenecekken biraz eğildiğimde bir kadın görüyorum. Aralarındaki mesafe az. Kimse yok. Sokak sessiz.  Ama dördüncü kattan duyamıyorum söylediklerini. O kadın, yemekteki. İçeri giriyorum. Aklım gidiyor sanki. Kapıyı açıp tekrar geri dönüyorum. Aldatılsam diye başlayan kaç cümle kurmuşumdur bunca zamandır. Aldatılsam ne yaparım ki ben? O kadar yıl okumuşum, ben bir annem olamam. Babam aldattığında sadece ağlamıştı. İçimde bir zaman duruyor. Aynaya bakıyorum. Saçlarıma, yüzüme, oysa ben ondan güzelim diyorum. Makyaj yapıyorum, saçlarıma bakıyorum. Bir ses. Behzat’ın ayak sesi. Yeniden yatağa yatıyorum. Saat 4. Behzat geliyor. Yatağa girdikten sonra öpüyor beni. Fark etmiyor uyumadığımı, fark etmiyor dudaklarımdaki kıpkırmızı ruju. Görmüyor beni. Sabaha kadar ağlıyorum. Anneme ne kadar çok benziyorum.

Sonra. bir ay. iki ay. üç ay. Hiçbir şey yapamıyorum. Soramıyorum. Burada bu saattte, kapımızın önünde ne işi var o kadının diye. Tüm kelimelerimi kaybetmişim. Neden bilmiyorum. Oturuyorum, gidip geliyorum, ama hiç acı hissetmiyorum, elim kesiliyor, kanım duruyor, hasta oluyorum, zehirleniyorum, hiçbir şey hissetmiyorum. Behzat değiştiğimi fark ediyor, ama pek bir şey demiyor. Bir gün. Yine bir iş yemeğinde. Bir arkadaşın evinde toplanmışız. O kadın da gelmiş. Konuşuyoruz, normal gibi, her şey aynı gibi davranıyorum, annem gibi. Kadın konuşuyor dürüstlükten, ahlaktan. İnsan en çok bilmediğinden bahsedermiş. “Yeter sus artık orospu” diyorum. Herkes susuyor. O ana kadar benden küfür duymamış insanlar kıpkırmızı. Orospu ise bu kadar net duyacağını bilemediğinden şaşkın, ama yine hemen gitmek için kırmızı paltosunu arıyor hızlı hızlı. Basit insanların böyle kolay kaçışları hayranlık uyandırıcı.

Koşuyorum. Eve kadar. Hava buz gibi. Kışı hiç sevmem. Ama soğuk içimi üşütmüyor bu gece. Arkamdan Behzat koşuyor. Durduruyor beni. Aldattığını biliyorum diyorum, oturuyoruz, o ağlıyor, yüzüme dokunuyor, yine aynı his, özür diliyor defalarca. Yine koşuyorum. Çocukken yaptığım gibi. Beni üzen bir şey olduğunda koşabileceğim en uzak yere koşardım. Eve gelince kapıyı kilitliyorum. Behzat’da anahtar yok. Hiç anahtarı olmadı. Kapıyı tekmeliyor. Açmıyorum.

Pencereden bakıyorum. Yol karanlık. Gözümü kapatıyorum. Behzat kısa saçlı, gözlüklü. Küçücük gözleri bana gülüyor. Daha yirmiüç yaşında. Gözümü kapatıyorum, Büyükada’dayız, en sevdiğim yerde, bana bisikletin üzerinde evlenme teklifi ediyor. Gözümü kapatıyorum, Behzat’ı göremiyorum. Karanlık. Gözümü kapatıyorum, o gece. saat 3, Behzat benim insanım, karşısında o kadın, orospu, simsiyah gözleriyle.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not