Kendini ararken..


-Neyin sana iyi geldiğini bilir misin?
-Bilemezsin.
-Sıcak bir kahve kokusu.
-Deniz.
-Yakın bir arkadaşın sesi.
-Mantı?
Affedersin de nereden mantıya geldi ki konu? Belki de hep mantıdaydı. Lisedeydim sanırım, bir gün annemle mantı yapmıştık. Saatlerce süren mantı yapımı sonrası mantıyı kalabalık aileyle de paylaşınca ve yemek için sadece bir tabak kalınca bir daha mantı yapalım demekten vazgeçmiştim. Yemekten vazgeçmedim tabii. Konu nereden mantıya geldi? Şöyle.
Konuşurken kimi zaman beni takip edemeyen arkadaşlarım konuları çok değiştirdiğimi söyler. Şimdi ne alaka mantı diyeceksiniz yine. Benim beynimde bana iyi gelenin ne olduğunu düşünen nöronlar tam da liseye gitti o anda ve kendini yer sofrasında mantı yaparken buldu. Tabii ki de mantı yapmak bana iyi gelmemişti. Çünkü uzun süre küçük bir şeye odaklanmaktan rahatsız olurdu gözlerim. Aslında gözlerim bozuk da değildi. Bence her şey tez canlılıktandı. Tezimi bile dört ayda bitirmem, en sevdiğim kitabı uykusuz kalarak okumam, beynimdeki hıza yetişemeyip kolumu sağa sola çarpıp beyaz tenimi sürekli morartmam. Kendime, beynime yetişemediğim için sürekli acelem vardı. Ne için koşuyordum. Unuttum. Gerçekten konu nereden mantıya geldi biliyor musunuz? Çünkü aklım lisede kaldı, o anlarda, o dostlukta, o üretkenlikte. Bana en iyi lise gelmişti. Çemberlitaş’ın deri kokan, ayaklarının ucunda deniz gören sokaklarından baharda yemyeşil, sonbaharda kızaran yapraklarıyla bizi karşılayan güzel okulumda (oysa ki ne küçük ve bakımsızdı ve ilk gördüğüm gün çok sevimsiz) beni mutlu eden oradaki sesler, kelimelerdi. Belki de Ahmet hocanın sorduğu bizi apansız bir felsefi yolculuğa götüren sorulardı. "Sana ne iyi geliyorsa ne olunca mutlu olmak istiyorsan onu olmalısın." Ben şair olmak istiyordum hocam. Ama matematik seviyordum. Coğrafya ile hiç ilişkim yoktu. Lisedeki ben bilse şimdi üç düzey coğrafi bölgeyi ezbere saydığımı ve sürekli Coğrafya ile uğraştığımı gülerdi.
Ne iyi gelirdi ki insana gerçekten?
Sevdiğin işi yapmak mı?
Kaçmak mı? Bir tatil mi?
Yoksa ayaklarını uzatıp bir kitap okumak mı?
Bana yazmak iyi gelirdi.
Belki de yazmadığım günler kalbimi, ruhumu, seslerimi kaybetmem, hep bu yüzdendi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not