sen, ben, fethiye ve bir mektup


dün akşam uyuyakalmışım, işten geldiğim kıyafetlerle; seninle konuştuktan sonra kapanmış gözlerim. aklımda kalmışsın. hiç çıkmıyorsun orası ayrı. rüyamdasın. gerçeğimde, hayalimde. her yerdesin. bu kadar yakınken fiilen uzak olmana dayanamıyorum.

uzatmışız ayaklarımızı denize. fethiye'deyiz. gün yeni doğmuş. saçlarımda hafif bir kızıllık. gün yeni yeni uyanıyor. gözleri uykulu esnaf yavaşça gidiyor dükkanına. yavaşça açılıyor kepenkler. biz sahildeyiz, sahilden duyuyoruz, kepenk seslerini, günaydınları, oradan bir poğaça, bir simit de bana ver diyenleri, okula koşan küçük adımları, işe yetişmeye çalışan büyük adamları, şezlongları dizen işinden bıkmış adamın of puflarını. Sahile yakın eczanesinin kapısını açan kadına yine imreniyorum ben, şortuyla, sanki işe gelmiyor de tatile gidiyor edasında. oysa işini sevse her insan; tatile gider gibi gelebilir. ayaklarımı kumlara uzatmış, kendimi düşünüyorum. işi, insanları, sorunları. aslında sorun olmayıp da sorun görünen onca şeyi. kafama taktığım her şeyi denize atıyorum. bunca zaman sonra ilk defa bir şeyleri unutmayı öğreniyor fil hafızalı beynim. canımı acıtan sorunları, bu sorunları yaratan insanları denize atıyorum, cam gibi deniz, pırıl pırıl, balıklar görünüyor, balıklar götürüyor sorunları, o insanları. aslında var olmayan her şey başka bir kuma gömülmek üzere gidiyor.

seninle oluyor bu. seninle daha az takıyorum olmayan sorunları, insanların oyunlarını, insanların henüz alışamadığım cevaplarını. yok gibi sanki. seni seviyorum diyorsun, bu her şeyi aklında tutan hafızam, unutuyor yaşadığı sıkıntıları, işi, gücü. sadece sarıl diyorum. unutmam için, her insana biraz daha insan olduklarını, kalp taşıdıklarını düşünerek yaklaşıyorum.

bazen diyorum. ben haklıyım. sen sadece sarıl. sadece öp. fethideyiz. gün daha yeni uyanıyor. ben daha yeni uyanıyorum. gözlerimde uyku. sen bana bakıyorsun. ben senin baktığın yerdeyim. beraber yürüyoruz, kumlara basarak, kimi zaman ayaklarım acıyor taşlardan, elimi tutuyorsun, koşuyorum, sarılıyorum, ayaklarımızda terlik yok, yanımda çanta yok, saçımda toka yok, bizi bekleyen hiçbir şey  yok. sadece biz. zaman yok. uçuyorum sonra. hiç korkmadan, ayaklarımı bastığım yer güvenli. sanki çocuğum ve havaya  fırlatmışlar beni. mutluluktan gülüyorum sürekli. mutlululuğum azalmasın istiyorum. anlamını yitirmeyeceğini biliyorum sevmenin, seni sevdiğimi söylemenin. defalarca, gözlerine bakarak, koşarak, yürüyerek, yemek yiyerek söyleyebilirim, sana sahilin ortasında bağırabilirim sevdiğimi. sen bil, herkes duysun, bilsin diye sevdiğimi. paylaşamadığım insan, insanım, seni çok seviyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not