Eşyanın Günlüğü






Eşyaların, şarkıların ve kokuların tıpkı insanlar gibi insanlar gibi anlamları vardır. Onlara sahipken fark etmediğimiz türlü anlamlar, kaybedince mutlu bir hatıradan öte garip bir acıya dönüşür. Bir resim, yağmurda dinlediğimiz o zamanların moda olan şarkısı; sadece eski bir zamana götürmez bizi. Kaldırımda otururken duyduğumuz bir kestane kokusu sadece eski bir mekânı hatırlatmaz bize. O ana tanıklık eden insanı, kalabalık içinde kaybolan kendimizi hatırlatır bize.

İnsanın hiçbir şeyi unutmadığını, en küçük ayrıntısına kadar olmasa bile her şeyi aklında tuttuğuna inanıyorum ben. Bazen yapbozdan büyük bir parçanın kaybolması gibi belirsiz bir şey gibi gelir gözümüze eski. Ama bir ayakkabı (sanırım beş altı yaşlarındayken giydiğim, merdivenleri çıkarken ayaklarımı sıkmasın diye ayaklarımı önde katladığım) bir anı değil, bir dünyayı anlatır bize.

Kimi zaman unutmak istediğimiz bir fotoğraf; (nedense hala yırtmamışızdır) önemli bir belgeyi aradığımız anda karşımıza çıkar. Kötü bir zaman değildir artık hatırlattığı ama.



Bazen bir şarkı -o aklımda olmasa bile- sahilde geceleyin yürürken o şarkıyı söyleyen gençleri hatırlatır. Nedense şarkı söyleyenleri tinerci sandığımızdan o şarkıyı her duyduğumuzda birbirimize bakıp ilkin gülümser, sonra da korkuyla unuturuz o şarkıyı bir kez daha duyana kadar.

Eski defterlerime yazdıklarımı sanki ben yazmamışım ben yazmamışım gibi okurum çoğu zaman. Uzaktan bakan, beni hiç tanımayan biri gibi. Bazen nasıl bu kadar saçmaladığımı, bazen de neden hala bir kitabım olmadığına şaşarım. İnsan şimdi’yi gelecekten çok geçmişle doldurarak yaşamayı sever, gelecek belki de hepimiz için umutsuz olduğundan.

Kimi zamana beş altı yaşlarındaki çocuklara bakıyorum. O anlarda mutlu olduğumun farkında olmamanın acısıyla. Belki büyümek denen girdapta sızlanırken, onu ellerimde tutmak isterken hüzünle bakıyorum aynadaki aksime.

Bazen diyorum ki; eşyalar ‘biz’ olsalar bile her an onlardan vazgeçebilmeliyiz. En sevdiğimiz saati, gözümü gibi baktığımız bir hediyeyi, özenle sakladığımız küpelerimizi tanımadığımız biri alınca eksikliğini hiç hissetmemeliyiz.

Eşyalar biz olsa bile biz olmaktan çıkmalı aynı zamanda. Belki başka şeyleri sevmenin umuduyla yaklaşmalıyız dünyaya. Yazdığımız bir yazının kaybolmasına hiç üzülmemiş gibi davranmak zor olmasa gerek. İnsan yastığını değil uykuyu sevmeli belki de. Eşyanın görülmez bağlarıyla olan yakınlığımızı ayırmalıyız birden.

Sonra bir gün bir fotoğraf gördüğünde, bir şarkıyı tekrar dinlediğinde, yıllar sonra eve aynı sabunun yeniden alındığını fark ettiğinde; belki de o anı tekrar hatırlamaya çalışmaz, sadece şimdi’yi biz yapan ayrıntılarıyla yaşar insan.
-Eşyaların şarkısı-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not