Gitmek alti harf kalmak da...
-Five,
four, six ay three...
-Salak
yanlış sayıyorsun.
Gün
yine her zamanki gibi karardı, zaten gün ve doğa her zamanki gibi yaşamayı çok
sever. Anlamsız hüzünlerin habercisidir gece. Hava karardığında ağır bir
yalnızlık çöker insanın üzerine, kimi taşıyamaz bedenini uykuya dayar, kimisi
mazoşisttir; geceleri sever.
Sanırım
biraz gündüzleri uyanamadığımdan, biraz yalnız kalmaya, kendimi dinlemeye meyilli
olduğumdan geceyi severim. Aslında ben siyahı, yazmayı ve kahveyi daha çok severim.
Yanımda mideme dokunduğu halde içmeye devam ettiğim kahve, biraz müzik-ki
geceleyin her şarkı biraz daha da büyütür acıları-... Yazıyorum.
Abim
gideli üç aya yakın zaman olmuş. Onu özlemenin üst doruklarında gezindim durdum
gün boyunca, akşamüzeri çalan telefonu annemler açsın diye açmadım dört kere
çalana kadar. Sınır sayım dörttür, ondan sonra açtım ki annem açmıştı
paralelden telefonu. Arayan abim. Ah salağım benim açma sen! Tabii onlar
konuşurken ben sadece ağlamakla yetindim, konuşamadım, ona doya doya sarılmak
geldi içimden, ama o yoktu. Ne bok vardı ki gittin Amerika'ya abi?
Hayatla
ve sorunlarımla dalga geçmek bir alışkanlığım olmuş benim, herkes umursamaz
sanabilir beni, güzel rol yaparım, gece olunca da kendimce saçmalarım. Abim
bile görmemiştir gidene kadar ağladığımı. Ağlayacağım an içimde tuttum her
şeyi, tavsiye etmem, damarlarım acıyor. O giderken ve sonrasında çok kötü
ağladım tabii.
Güzel
şey ki teknoloji, o kadar uzak bir mesafeden görebiliyoruz birbirimizi. O
özledin mi beni diye soruyor, ben de hayır diyorum. Ne zaman geleceksin diye
soruyorum her seferinde, ne zaman geleceğini bildiğim halde. Ve sanırım ne
kadar uzak olduğumuzu anlayalım diye saati soruyoruz birbirimize, oysa
biliyoruz 7 saat geri işte... İnsan bildiği soruları da sorabilir değil mi,
sorarmış demek ki.
Her
gün varken yanında, fark etmiyor sanırım insan içinde ne kadar yerini
doldurduğunu kardeşinin. Türlü manyaklıklarımızı özlüyorum. Geldiğinde
gıdıklamasına bile razı olacağım, istediği kadar da kahve yapacağım. Annem
sessiz olun diye cümle kullanmıyor artık, sesli olunabilecek bir abim yok çünkü
şu an. Yokluğuna alışamadım(k).
Seni
çektiğim bir video yu izledim, sınav zamanı, saçma şarkımız, komik dansın,
mimiklerin eğlendirmiyor beni, oysa izleyip izleyip gülerdik bunu. O kadar canlı
ve o kadar uzaksın ki orada dokunamadığımdan sana her seferinde ağlıyorum. Ve
sen saymayı beceremiyorsun,
"-Five,
four, six ay three...
-Salak
yanlış sayıyorsun." bunun arkasından uzunca gülüyorum ben, gülüyoruz. Şu
an aynı karede olmak için neler vermezdim.
Bizim
saatimizle iyi geceler abicim, orada saat kaç? Sor, söyleyeyim, seni o kadar
çok özledim ki anlatamam ve sen her aklıma geldikçe ağlıyorum, oldu mu bence
de.
02,53
15
Kasım 2006
Yorumlar
Yorum Gönder