Kayıtlar

Kasım, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Sana Bir de Bana...

Size olur mu bilmem; ama ben kimi zaman bir şarkıya takılır. Onun peşinden gider, defalarca dinler, en sonunda şarkıyı adım kadar tanıdık bulur ve sıkılırım. Sonra o şarkıyı yani bir iki ay belki de üç yıl sonra yeniden dinlediğimde başka bir ses duyarım içimde. Bazen sözlerine dikkat etmediğimi ya da arkada çalan bir enstrümanı fark etmediğimi anlarım. Şarkılar, dünyayı döndürür benim için. Hele ki geceleri. Yeni şarkıları ve özellikle denizden gelen sesleri duymak uçurur beni. Şarkı çalarken kulaklarımda kendimi bu dünyadan somutlar, yoldaki hiçbir şeyi görmez, mutlu bir şekilde geçer giderim. Sanırım 3 4 sene önce bir şarkı dinlemiştim. O zaman da böyle garip ve içten gelmişti. Sanırım deniz ve bulut etkiliyor beni en çok. Şarkının başı özellikle; insanda öyle bir hafiflik hissettiriyor ki anlatamam. Her şeyi unutup, gözlerini kapatıp uçar gibi. "bulutların üstünde bıraktım ben kendimi sonunu düşünmeden duygular sarınca beni"

Yol Arkadaşım

Resim
Yol Arkadaşım diye bir dizi var Kanald’de, pazartesi günleri yayınlanan. Uzun zamandır dizi izlemeyen bir bünyeye sahibim. İzlemek istediğim programları bile takip edemiyorum o derece. Ama bu dizinin herhangi bir bölümünü ya da herhangi bir karesini kaçırmak istemiyorum. İlginç olduğundan falan değil. Her ne kadar rol olduğunu bilsem de samimi ve yakın geldiğinden olsa gerek bu takibim. İçinde garip bir müzik, doğa, sessizlik var. Belki söylenmemişliklerin gizemi. Ya da tüm yalanların karşısında hayat tam da böyle dedirtecek bir konu. Konu da pek yok aslında. Ama nedense Ayla ve Suat’ı sessizce ekranlarda izlerken buluyorum kendimi. Yakın geliyor yaşadıkları yalanlar. Yakın geliyor belki de akraba ilişkileri –hiç sonuç vermeyen karmaşık ilişkiler- Hiçbir şekilde kapının kenarına bırakamadığımız yaşamlarımızı ve onun içkinlerini sorgulatıyor bana. Dizi belki de bunları yapmak istemiyor. Safça (aşk ne kadar saf olabilir bilinmez) bir aşkı anlatmak istiyor belki de sadece. O küçük Eylül’ü
Resim
fotoğrafların altına bir iki cümle yazmak isterdim ama kapı, insan ve gökten başka bir şey yazasım gelmedi. o kapı nereye açılır, bu insan nereye gider ve gök neden mavidir soruları için yakında bir şeyler yazacağım sanırım. yok yok gök neden mavidir sorusuna google ile bir siz bakıverin. diğerleriyse yakında.

Bennu Yıldırımlar ve Süper Baba'nın değişmezliği.

Resim
Süper Baba'dan en çok Elif'i hatırlıyorum, Fiko'dan bile daha çok. Elif'in yani Bennu Yıldırımlar bir bu dünyadan olmama takıntısı, bir farklılığı, bir banane ben giderim havası ve güzel bir sesi vardı. Elif deli, Elif gizemli, Elif mine etekli, Elif farklı. Elif hep farklı geldi onca gelip giden kişiliğin arasında bana. Belki içindeki Bennu Yıldırımlar'dandır bu. Her zaman bir adım yanımızdaymış izlenimi veren gülüşüyle yakaladı ekranlarda bizi. Biz onu ilk gördüğümüzde yani bir cuma akşamı televizyonun önünde diz çökmüş Süper Baba'yı izlerken çok küçüktük. Zira ben babamın hangi şarkıcıyı seviyorsun sorusuna, koltuktan kıpırdamadan Mustafa Sandal diyecek kadar küçüktüm. (bilmem neden böyle saçma şeyler gelir aklıma ve neden hiç unutmam) O öyle deli dolu adımlarıyla yürürken yolda, kaçarken polisten, aşktan, Fikodan, hayattan; öylece giriverdi içimize. Kimi zaman onunla tanıştığımı sanıp saçmaladım rüyalarımda. Ama bakıyorum da seneler geçmiş Süper Baba biteli