On Bir Mektup

Bugün seni öğrendiğim ilk gün. Yarın Floransa’ya gidiyoruz. İçimde hiç bilmediğim bir duygu. Ilık bir his. Sanki yeni okuldan gelmiş, uykuya dalmış ve uyanmış gibiyim. Canım, senin gelmeni dokuz ay sabırla bekleyeceğim, kalp atışını, cinsiyetini öğrenmeyi, büyümeni ve doğmanı. Sana yazacağım belki her ay, belki birkaç ayda bir, belki okursun sonra. 
Canım bebeğim bugün kalp atışlarını duyduk. İnsanların mutluyken ağlayabildiklerini de hissetmiş olduk. Artık daha gerçeksin, kulağımda senin ses kaydınla uyuyorum. Geçmeyen mide bulantılarımla işten geldikten sonra son kuru ekmeği de yiyip yattım. Bu mide bulantıları geçecek biliyorum. Seni bizden başka kimse bilmiyor henüz. Hem içimdesin ama kimseye söyleyemediğimden heyecanım içimde saklı. 
Canım kızım. Evet biliyordum benim bir kızım olacağını. Senin gelmeni bekledik. Öncesinde hazır değildim bir çocuk fikrine. Şimdi günler geçtikçe büyümeni, kilo almanı izliyoruz. Seni bekliyoruz, ışığınla gel canım kızım.
Canım Işık’ım. Babanla ismine de karar verdik. Bazı sevdiklerimize söyledik senin geleceğini. Bazılarınınsa henüz haberi yok. Senin gelmene günler var. Hayallerimiz üç kişilik artık. Biraz kilo aldım. Ama kimseye fark ettirmiyorum, canımda bir can taşıdığımı. 
Ağustos geldi. Havalar sıcak. Üşümeyi hiç sevmezdim, ama artık üşümeyi unuttum. Bir daha üşümeyecekmişim gibi bir ağustos. Hava nemli, havasız. İşten geldikten sonra çoğu zaman uyuyorum. Hiç bitmeyen bir uykum var. İş yerinde bazen masada uyuyakalıyorum. Yoruluyorum artık. İşteki arkadaşlar da öğrendi senin geleceğini. İnanmayacaksın kahveden, kahve kokusundan tiksiniyorum. Hamile kaldığımdan beri bir fincan kahve içmedim.
Işık’ım. Güzel kızım. Baş ağrılarım arttı. Doktor belki bir nörolojiye gidebilirsin, dedi. Dua ediyorum, ediyoruz. Yorgunluktandır. Çok yoruluyorum. Yetiştirmeye çalışmaktan her şeyi. Eminim ondandır.
Nöroloji doktoru MR’e yönlendirdi. MR çekilirken kustum. Birkaç hafta sonra açıklanır dedi doktor. İyiyim, arada baş ağrılarımı saymazsak. İşten izin aldım. Seninle beraber dinleniyoruz. Evde ne yapılır unutmuşum. Gündüzleri uyuyorum. Geceleri de yatakta dön dur, uyuyamıyorum.
Bir ay kaldı canım kızım. Doktor sonuç için iyi şeyler söylemedi. Belki, doğumda, belki. Yazmak istemiyorum. Öyle bir şey olmayacak. Senin doğacağın günü, bana bakıp gülümseyeceğin günü hayal ediyorum. Gözlerin ne renk olacak acaba? Kahverengi mi? Bana benzeyecek misin? Tanır mısın beni? Bebekler annelerini tanırmış. Daha doğduğu ilk anda hem de.
Yarın doktor çağırdı Işık’ım. Sen geliyorsun. İçimdeki huzursuzluk geçecek biliyorum. Her şey hazır hastane çantası, odan, kıyafetlerin.
Seni gördüm. Pembe yanaklarınla, parlayan gözlerinle. Canım Işık’ım. Seni hep izleyeceğim. Yanında değilim, ama çok yakınındayım.
Annem. Canım annem. Gözlerini bile göremeden giden, güzel annem. Senden kalan bir kalp, seninle gelen duygular ve bıraktığın sevdiğin güzel bir baba. Seni çok seviyoruz. Buluşacağımız zamanı bekliyoruz. Sen, ben, babam. Bir yaz sabahı uzatıp ayaklarımızı denize, güneşten ısınırken kemiklerimiz, senin gülümsemeni izleyeceğim. Sesini ezberledim videolardan. Gülüşlerini, hangi kelimeleri sevdiğini, en çok ne zaman gözlerini kaçırdığını ve sinirlendiğini, kahveyi sütsüz sevdiğini, mutlu olduğunda ya da sinirlendiğinde kızaran yanaklarını, gözlerinin parlamasını ezberledim. Hayalimde, rüyamda seni çok seviyorum, canım annem.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not

1-C