Delilik, doktora sıralarında
Yeditepe İstanbul yayınlandığında ben liseye gidiyordum. İlk yayınlandığı sıralarda izlememiştim, Burçak izlerdi hatırlıyorum. Yıllar sonra uykusuz gecelerde, Bilge için kalktığım sıralarda izlemeye başladım. Oradaki Yusuf adındaki biri “Otuz beş yaşındayım, daha hiçbir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. Ama kenarındayım o kesin. Hem de en kenarında.” böyle diyordu. Bunu dinlediğimde otuz iki yaşındaydım, şu an otuz altı. Çocukken otuz yaşındaki insanlar insanın gözüne ne kadar büyük geliyor. Lisede öğretmenlerimizin çoğu otuzlarındaymış. Sınıflarımız küçükmüş ve kopya çektiğimizi de çok rahat görebiliyormuş öğretmenlerimiz. Otuz ikideyken düşünmüştüm, gerçekten ne yaşadım ya da neler yaşadım ve ne ürettim, neredeyim diye? O günlerde sadece uyumak istiyordum ve doktorayı dondurmuştum. Günlük birkaç saatlik uykuya sığınan gözlerim sadece uykuyu arıyordu. Şimdi otuz altıma geldiğimde tekrar soruyorum kendime? Ne yaşadım? Neler yaptım? Ne olmak isterdim ve ne oldum gibi binlerce soru… Belki çok yükleniyoruz kendime. Alper Hasanoğlu insanın kendine bu kadar da yüklenmemesi gerektiğini söylüyor. Ama diğer yandan zaman geçiyor. Ve yapamadıklarımız aklımızda, kalbimizde takılı kalıyor. Belki hiçbir şey yapmadan huzurlu bir beyne sahip olabilseydim sormazdım. Zaman geçiyor ve enerjimiz de azalıyor. Uykusuzluğa tahammülümüz, ezbere yatkınlığımız ve fiziksel dayanıklılığımız, her şey azalıyor. Otuz altı yaşındayım ve otuz yediye yaklaşmışken, 2019’da başladığım doktorayı bitirmek üzereyim. Yıllardır okuyorum gibi gözükse de yüksek lisans ve doktora arasında koskoca altı yıl var. Bazen ve belki çoğu gün bırakmak istiyorum doktorayı. Belki herkes böyledir. Beraber anı yolda yürüdüğüm pek insan da yok. Sonra bakıyorum dersleri geçmişim, yeterliği geçmişim, tikleri geçmişim, son düzlükteyim. Bırakma diyorum. Diğer gün de bu kadar enerjiye değer miydi diye buluyorum kendimi. Bu kadar şikâyet ediyorsan bırak, istemiyorsundur; diyorlar. Bazıları emeğine yazık olmasın, devam et. Belki de sonucu ne olan belirsiz bir yolda yürürken artık geçen günlere, güzel havalara, katılamadığın güzel anlara, yorgunluklara ve uykusuzluklara dayanamadığımdan bırakmak istiyorum. Sonra tezimin önsözünü kurgularken buluyorum beni. Delilik. Doktora yapmak hele ki Türkiye’de yapmak tam delilik. Ama kırklarımda pişman olmamak için kalbimi, beynimi yora yora devam edeceğim. Az kaldı. Ve diyeceğim otuz beş yaşındayım, daha ömrümün yarısı bile değil.
Yorumlar
Yorum Gönder