tag:blogger.com,1999:blog-346722752024-03-14T11:37:46.306+02:00Rüzgara doğrukaçış vakti.Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.comBlogger187125tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-10495978924044126542023-07-04T00:17:00.001+02:002023-07-04T00:17:00.141+02:00hep olduğu gibi bir pazardı<p></p><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><h2 style="text-align: justify;"><p></p></h2><h2></h2><h2></h2><h1><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiVqwyX2aVyz7Wb6nFON61E1AOBfT_y1MoYlJtdThih1uNFJhmN518nRI4XMz_05NemexU6Phi9fT6unwLjdai8QUg8oCl16_a07CpqVKF1P9oV9gfxAeKo0E1FhrtciH4j3znsDdeMNVO6K0iz6I9ARZ14rXCMgJPh2heiGEyVry9uK_lQr5PC" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="" data-original-height="1200" data-original-width="1204" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiVqwyX2aVyz7Wb6nFON61E1AOBfT_y1MoYlJtdThih1uNFJhmN518nRI4XMz_05NemexU6Phi9fT6unwLjdai8QUg8oCl16_a07CpqVKF1P9oV9gfxAeKo0E1FhrtciH4j3znsDdeMNVO6K0iz6I9ARZ14rXCMgJPh2heiGEyVry9uK_lQr5PC" width="241" /></a></span><span style="font-family: arial;">Hep olduğu gibi bir pazardı. Bir bahardı. İnce bir tişörtün üzerine kot ceketimi, kot pantolonumu ve converse’imi (o zaman burnu bile siyah olan bir converse’im vardı ve bu ayakkabıyla kendimi inanılmaz farklı hissediyordum) giymiştim. Gözlüklerim ve unutmadığım güneş kremimle sıradan bir pazardı.<br /></span><span style="font-family: arial;">Buluşmuştuk Caner’le, üniversitenin biraz aşağısındaki çay bahçesinde. O çay severdi, ben kahve. O günün ikinci çayını, ben hâlâ ilk kahvemi bitirememişken,<br /></span><span style="font-family: arial;">“Adım Caner” değil dedi. Gerçekten adının Caner olup olmadığıyla hiç ilgili değildim. Denizden gözümü alıp ona baktım. “Adım Birdal” dedi, Bir-dal. Neden insan ismini saklar ki? Belki soyadını, TC’sini saklar da ismini neden saklar? Ve neden herkesten saklar? Diyelim ki sakladı. Neden şimdi söyleme ihtiyacı hisseder ki Önemsemedim. Öncesinde isminin Caner olup olmadığını sorgulamazken şimdi ona şunu sordum: “Ya ismin gerçekten Birdal değilse, yani kandırıyorsan beni?” Kandırıp kandırmaması mı umurumdaydı yoksa şu ana kadar bana yalan söylediğine ihtimal vermezken, başka bir yalana kapı açar diye mi bilmiyorum adının Birdal olduğuna da inanmadım. Hep böyle olurdu. İnsanlara sonsuz güvenirdim. Ama güvenim kırıldığında da söyledikleri dört+dört=sekiz bile yalan gelirdi. Hem kimin adı Birdal olabilirdi ki? O kadar inanmaz bakmıştım ki ona, neredeyse kimliğini gösterecekti ya da göstermişti (bunu hiç hatırlamıyorum, neredeyse yirmi yıl geçmiş o günden) belki o da yalandı bilmiyorum. Arkadaş çevremizde kimseye gerçek adını söylememişti. Ya dedim ben de sana onların yanında yanlışlıkla Birdal dersem? “İnanmaz ki kimse.” dedi. Doğru söylüyordu gerçekten, onun ismi Caner’di, kimse inanmazdı. Kim birinin adının Birdal olduğunu inanırdı ki, hele bunca zamandır Caner iken ve Caner adlı birine bu kadar benzerken? (Caner adlı biri nasıl olurdu kji sahiden?) Ama yine de gerçek adının Birdal olduğunu söylesem bana da inanırlardı. Dedim bana gerçek ismini söyledin? Herkes seni Caner diye biliyor, bundan sonra seni Birdal olarak bilmemi neden istedin? “Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum.” dedi. “Neyse! Birdal tanıştığıma memnun oldum." </span><span style="font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEi6o_CjY7lRNLXA92aVWVTYMfijaiGt9oVkLZhSp81gSbTakuvJQUXaXMZVTQdYVmDfcZw3OEEJcUmQbSlu2nHLFxZcUGurA8mKIb0siFjJiT3x9iWwzNo8_GuCKB7DwrJvQK8Nrc1pAube0JnzkrCD9wfU5P2xmNeEWN16P9L8w7vdUvk5E6qv" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="" data-original-height="769" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEi6o_CjY7lRNLXA92aVWVTYMfijaiGt9oVkLZhSp81gSbTakuvJQUXaXMZVTQdYVmDfcZw3OEEJcUmQbSlu2nHLFxZcUGurA8mKIb0siFjJiT3x9iWwzNo8_GuCKB7DwrJvQK8Nrc1pAube0JnzkrCD9wfU5P2xmNeEWN16P9L8w7vdUvk5E6qv" width="320" /></a></span><span style="font-family: arial;"><span style="color: rgb(var(--ig-primary-text));">Başka yalanın var mı? Belki de şu ana kadar tanıdığım Caner’den bambaşka birisin. Ne sakladın başka?” dedim. “Hiçbir şey yok başka.” dedi. “Peki.” dedim. Ayrıldık. Eve gittim. Yemek yedim, uyudum, uyandım. Rüyamda Birdal’ın bana aşık olduğunu gördüm. Ama Caner mi aşıktı, Birdal mı bilmiyorum. Ama rüyamdaki kişiye Birdal diyordum. Uyandım. Bir mesaj geldi. “Buluşalım mı” diye soran bir mesaj. Mesajda Caner. Henüz telefonumdaki Caner ismini Birdal ile değiştirmemiştim, değiştirmeli miydim bilmiyorum. Çünkü diğer insanlar bilmiyordu onun Birdal olduğunu, onlar için Caner kalmaya devam edecekti. “Buluşalım, nerede?” yazdım. “Pera’da” dedi. Pera’yı ben de o da severdik. “Kahvaltı?” yazdım. “Yok, kahvaltı yapmayacağım.” yazdı. Kahvaltıyı sevmezdi. Buluştuk. İki kahve almıştı. Ben de kahvaltı yapmayı unuttum. Kimi insan derde düşünce yemeğe sarar, kimisi unutur. Ben ikinci gruptandım sanırım ya da sadece şu an hiç yemek yeme zamanı değildi. Zaten kahvaltıyla ilişkim de yoktan ibaretti. “Pasta ister misin?” diye sordu. “Sabah sabah mı?” dedim. “Ne fark eder ki? On beş dakika sonra gelecek sufle siparişini verdi. Sabah tatlı yememiştim ya da yemiştim bilmiyorum. Yiyeceklere öncelik sırasını kim verdi bilmiyorum. Sabah şu yenmez, akşam bu yenmez. Baklavayı çorbadan önce yemek neden suç olurdu anlamıyorum. Kahvaltımızı kahve ve sufleyle yaptık. Küçük gözlerini kısarak “Aslında en iyi sufle sizin evde.” dedi. Gülümsedi, gözleri iyicene küçülmüş, gözükmüyordu. Yine güneş gözlüğü takmamıştı. “Rüyamda seni gördüm.”dedim. “Öyle mi, ben de.” dedi. Herkes işe gidiyordu. Kepenk sesleri, insanların adımları, güneşin kemiklerimizi ısıttığı bir an kalp atışını hissettim. Dizlerimiz çarpacak kadar yakın oturuyorduk birbirimize. “Gerçi rüya mıydı, gerçek miydi bilmiyorum. Sana söyleyeceklerimin hepsini rüyamda söyledim. O kadar gerçekti ki uyandığımda yanımda uyuyorsun sandım. Yalnız olduğumu görünce, bugün o gün dedim.” dedi. “Hangi gün?” diye sordum. “Pazartesi, işte." dedi. gülümseyerek. Dizine çarptım bilerek. Gözlerimin içine baktı. Gözlerinin kahverengi kısmında kendi yansımamı gördüm, öyle de parlaktı. Güneş gözlüklerimi çıkardı. “Seni seviyorum.”dedi.</span></span></span></h1><p></p></div></span></div><p></p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-20658039639697315582023-06-27T00:14:00.001+02:002023-06-27T00:14:00.133+02:00Kendini ararken..<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgv4QFuCH8WnkWI2NGTP4D99RNxEAyYaljeHigUnKma4qbmVi-CtMSph7e35iDhsYk97b0wwsiEFVWqFdynIXaB5n5Tm6rUuZAoBn8Slne7toZchZKs75pOkQQz0mlgQSJD8mAcNpVt0kOqgj2F9Jwuz6Dk-T7g5YH5aQmKo7Bx7hkkXah1Tp9d" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img alt="" data-original-height="1220" data-original-width="1230" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgv4QFuCH8WnkWI2NGTP4D99RNxEAyYaljeHigUnKma4qbmVi-CtMSph7e35iDhsYk97b0wwsiEFVWqFdynIXaB5n5Tm6rUuZAoBn8Slne7toZchZKs75pOkQQz0mlgQSJD8mAcNpVt0kOqgj2F9Jwuz6Dk-T7g5YH5aQmKo7Bx7hkkXah1Tp9d" width="242" /></a></div><span style="background-color: white;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span></div><span style="font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">-Neyin sana iyi geldiğini bilir misin?</div></span></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">-Bilemezsin.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">-Sıcak bir kahve kokusu.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">-Deniz.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">-Yakın bir arkadaşın sesi.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">-Mantı?</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Affedersin de nereden mantıya geldi ki konu? Belki de hep mantıdaydı. Lisedeydim sanırım, bir gün annemle mantı yapmıştık. Saatlerce süren mantı yapımı sonrası mantıyı kalabalık aileyle de paylaşınca ve yemek için sadece bir tabak kalınca bir daha mantı yapalım demekten vazgeçmiştim. Yemekten vazgeçmedim tabii. Konu nereden mantıya geldi? Şöyle.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Konuşurken kimi zaman beni takip edemeyen arkadaşlarım konuları çok değiştirdiğimi söyler. Şimdi ne alaka mantı diyeceksiniz yine. Benim beynimde bana iyi gelenin ne olduğunu düşünen nöronlar tam da liseye gitti o anda ve kendini yer sofrasında mantı yaparken buldu. Tabii ki de mantı yapmak bana iyi gelmemişti. Çünkü uzun süre küçük bir şeye odaklanmaktan rahatsız olurdu gözlerim. Aslında gözlerim bozuk da değildi. Bence her şey tez canlılıktandı. Tezimi bile dört ayda bitirmem, en sevdiğim kitabı uykusuz kalarak okumam, beynimdeki hıza yetişemeyip kolumu sağa sola çarpıp beyaz tenimi sürekli morartmam. Kendime, beynime yetişemediğim için sürekli acelem vardı. Ne için koşuyordum. Unuttum. Gerçekten konu nereden mantıya geldi biliyor musunuz? Çünkü aklım lisede kaldı, o anlarda, o dostlukta, o üretkenlikte. Bana en iyi lise gelmişti. Çemberlitaş’ın deri kokan, ayaklarının ucunda deniz gören sokaklarından baharda yemyeşil, sonbaharda kızaran yapraklarıyla bizi karşılayan güzel okulumda (oysa ki ne küçük ve bakımsızdı ve ilk gördüğüm gün çok sevimsiz) beni mutlu eden oradaki sesler, kelimelerdi. Belki de Ahmet hocanın sorduğu bizi apansız bir felsefi yolculuğa götüren sorulardı. "Sana ne iyi geliyorsa ne olunca mutlu olmak istiyorsan onu olmalısın." Ben şair olmak istiyordum hocam. Ama matematik seviyordum. Coğrafya ile hiç ilişkim yoktu. Lisedeki ben bilse şimdi üç düzey coğrafi bölgeyi ezbere saydığımı ve sürekli Coğrafya ile uğraştığımı gülerdi.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Ne iyi gelirdi ki insana gerçekten?</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Sevdiğin işi yapmak mı?</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Kaçmak mı? Bir tatil mi?</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Yoksa ayaklarını uzatıp bir kitap okumak mı?</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Bana yazmak iyi gelirdi.</div></span><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><div style="text-align: justify;">Belki de yazmadığım günler kalbimi, ruhumu, seslerimi kaybetmem, hep bu yüzdendi.</div></span><p></p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-74535047279445294812023-06-20T00:13:00.002+02:002023-06-20T00:13:42.260+02:00Değişen ya değişmeye çalışan Pınar<p><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgzogwI05VcskN8UsP81qK1qmMLo7nEildB6y9HbFVWNGagnGZhccKdzKgef4L3BSHPgirr6JZQXZ-fUBgR2mAoKdGLRhVG_U-2TgeN3XtG63tGAhKxTsd3CSpWddQOu_3RxQIsC_89mPokSoU8v0J4l-vqjI4HCUEwe2YrJ9_1HApMGBObKbEB" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="991" data-original-width="793" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgzogwI05VcskN8UsP81qK1qmMLo7nEildB6y9HbFVWNGagnGZhccKdzKgef4L3BSHPgirr6JZQXZ-fUBgR2mAoKdGLRhVG_U-2TgeN3XtG63tGAhKxTsd3CSpWddQOu_3RxQIsC_89mPokSoU8v0J4l-vqjI4HCUEwe2YrJ9_1HApMGBObKbEB" width="192" /></a></div>“Aman aman halim yaman<br style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ama çekemem artık seni</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yeter be aman</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Kendim ettim kendim buldum</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Burama geldi of yeter be aman”</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, "system-ui", "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Dörde kadar saydığım bir yazım vardı eskiden. “Art arda dört kere burnunu çekince insanlar nezle olduğuna inanıyorlar.” Diye başlayan. Sanırım hep sayıyorum. Balede balerinleri, sırada önümdeki insanları, gösteride çocukları, kalemlikte kalemleri, günlerim saymayla geçiyor. Sabrımı da saydığım bu günlerde içimden -<br />birmilyondokuzyüzseksenaltıbinüçyüzellidörde- kadar saydım. Ve bir zamanlar Çelik’i tüketen her neyse benim de benzer şekilde sabrımı tüketti. Şimdi tam burada değiştim diyemem. Ama artık bazı şeylerin sonu geldi, beklemelerin, ısrarların, anlamsız vefakarlıkların ve beklentisizliğin. Çok uzak mesafelerden anlayan insanları, sadece bir telefonun arkasında sesindeki huzursuzluğu duyanların yanında, yüzünü görüp de “Nasılsın?” bile demeyenlerle arama uzun bir çizgi çizmek istiyorum. Hatta çiziyorum. Ben değil miydim, Age of Empires’de alanımı korumak için çitler ören. Bu defa sıra kendimde. Kendi çitlerimi yükseltip alanımı koruyorum. Belki böylesi daha yalnız; ama daha huzurlu.</span><p></p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-38019863560583954642022-09-01T21:51:00.000+02:002022-09-01T21:51:15.504+02:00Şarkı mesafesi<p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "Times New Roman", serif;"><o:p> </o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "Times New Roman", serif;">“Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.”<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "Times New Roman", serif;">Nazım Hikmet Ran<o:p></o:p></span></i></p><p class="p1" style="font-family: ".AppleSystemUIFont", serif; font-size: 21pt; line-height: 32.20000076293945px; margin: 0cm 0cm 2.25pt; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"> <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Buradan İstanbul kaç şarkı mesafesinde bilmiyorum. Belki elli dört. Yeterince vaktimiz var yıllar sonra yeniden konuşmak için. Yoldayız, yalnızız ve gidilmesi gereken <i>dörtyüzkırkiki</i> kilometre yol ve konuşulması gereken geride kalmış on iki yıl var. Ben başlamayacağım. Benim başlamayacağımı o da biliyor. Bundan on iki yıl önce de çok iyi biliyordu, ders arasında “<i>Çubuk kraker yer misin?”</i> diye bir girişle başladığı konuşmayı bugün de o başlatacaktı. Bizim aramızdaki başlangıçlar ve bitişler ona aitti. Oysa ki ben de konuşkan biriydim. Ama onunla farklıydı. Bugün de ilk onun konuşmasını bekleyecektim. On iki yıl önce okula bir hafta geç başladığımda önceden tanıdığım arkadaşımın yanına en ön sıraya oturacak ve aslında o gelip ilk sorusunu sorana kadar burnunun biraz önüne gelen gözlüklerini, yamuk gülümsemesini, gömleğinin cebine koyduğu kalemi fark etmeyecektim. Hatta belki arkadaşım göz kırpıp bizi yakıştırmasa ona hiç âşık olmayacaktım. Öyle miydi acaba? Yoksa bunu gömüldüğüm koltukta kendimce uyduruyor muydum? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey vardı. İlk aşkım oydu: Mehmet. Şimdi sakince yanımda arabayı sürüyordu. Saçları beyazlamış, biraz dökülmüştü, gözlerinin numarası da ilerlemiş miydi acaba, gözlerini kısmaktan kaz ayakları derinleşmişti. Gözlerini kısarak güldüğünde mi ilk fark etmiştim ona âşık olduğumu? Yoksa otobüste giderken aynı kulaklıkla sevdiğim bir şarkıyı defalarca kez dinlediğim gün mü? Yoksa beni dinlediği, başıyla onayladığı, arkamdan sarıldığı gün mü âşık olmuştum ona? Hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey onun da o vakitlerde başkasına âşık olduğu. Bu aşkı da Sezen haber vermişti, başkasına aşıkmış demişti -kahve içelim der gibi bir rahatlıkla- bir zamanlar yakışıyorsunuz diyen arkadaşım. Sınıftaydık. Gözlerim tahtadaydı. Ders Geometri’ydi, hoca açıortayla soruyu çözerken onu gördüm, âşık olduğu kız da yanındaydı. Mehmet beni görmedi (yıllar sonra gördüğünü, fark ettiğini söyleyecekti, ama bence görmedi). Zil çaldı. Arada kantine çıktık Sezen’le. Sezen beni teselli etmek için bir şey diyecekti ki ben ağlamaya başladım. Üzerimde kot ceket vardı. Ama nasıl ağlıyorum, Sezen sarıldı, susturamıyorum kendimi. Oysa ki ben bilirdim sessizce ağlamayı. Neyse ki kantine gelip beni gören olmadı. Yüzümü yıkadım, tabii kıpkırmızı gözler düzelmedi. Ama o görmedi. O zamanlar gözünün görebileceği bir alanda değildim. Sonra ne oldu? Ayrıldılar. Hem de çok kısa bir zaman sonra, hem de ilginçtir ki kız ayrıldı ondan.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Şarkıyı değiştirdi Mehmet. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">“<i>Ah, küçücük gemi, sulara attın şimdi, kendini, delisin. Ah, yakarlar seni, dönmezsin bir daha geri, delisin. Ah, peşimde rüzgâr ne yağmurlar dost, ne bir kıyı var, deliyim. Ah düşlerim kaldı, yalnızım, düşlerim kaldı, deliyim.”</i> diye başladı şarkı. Bana baktı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Hatırlıyor musun bu şarkıyı?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Evet.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Hiç cevap yazmadın, aradığım zaman da kaçtın. Şimdi yalnızız. Söyle bakalım nasılsın?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-İyiyim. Sen nasılsın?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Bu kadar mı Aylin? İyi? On yıldır görmedik birbirimizi, Sena’nın düğünü olmasa belki bir daha görmeyecektik bile birbirimizi. Bu kadar mı?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Dedim ya o başlayacaktı. O kızdan ayrıldıktan birkaç ay sonra saçlarıma dokunup “<i>Biz olabiliriz</i>” ne dersin diyecekti. O başlatacaktı aramızdaki tüm oyunları. Ben Mehmet’e o kadar zaman önce âşık olmuştum ki, onun bu sorusuna verebileceğim cevapları hazırlayacak çok vaktim olmuştu. Her gece yatmadan önce kendi kendime konuşurdum, bazen de tek başına yürüdüğüm köprünün üzerinde kulaklıklarım kulağımdayken, insanlar beni deli sanmazdı böylece. Hiçbir şey diyemedim. Böyle sorabileceğini hiç düşünememiştim. On altı yaşındaydık. Öyle ki sadece hayallerimde âşık oluyordu Mehmet bana. Gerçek olabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama oldu. Âşık oldu mu bilmiyorum, ama beraber olmayı o istedi. Olduk. İlk ona sarıldım, içimdeki karıncaları susturup ilk defa o öptü beni. Saçlarıma dokunduğu gün beynimden kalbime, içimden dışa giden bir kıpırdanmanın olduğunu ilk defa onunla hissettim. Mehmet ne düşündü bilmiyorum. Âşık olduğumu anlayıp Aylin de bana aşık, beraber olabiliriz mi dedi. Yoksa gerçekten biraz olsun sevdi mi bilmiyorum. Ama bu hayal bitti. Hem de sebebini yıllar sonra bile anlayamadığım bir mantıksızlıkla. Mehmet bitirdi. Dedim ya başlangıçları ve bitişleri Mehmet yapacaktı. İkimizin arasındaki sessiz ve yazısız bir anlaşmaydı bu sanki.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Birbirimizi belki bir daha göremeyecektik demişti Mehmet. Haklıydı. Ben iki ay sonra İtalya’ya gidecektim. Ne zaman döneceğim belli değildi. İtalya’ya gideceğimi de Sena’dan öğrenmişti zaten. Çünkü biz yıllardır bir araya gelmiyorduk.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Ayrıldıktan üç yıl sonra karşılaştık. Hem de aynı otobüste. Mehmet’i görmezden gelmiştim. Müzik dinlerken beni göremeyeceğini mi düşündüm bilmiyorum. Yakın bir durak olsa inecektim, ama otobüs çoktan anayola girmişti ve benim yedi kat yere geçmem ya da görünmezlik iksiri içmem gibi yöntemler harici ona görünmemem mümkün değildi. Beni görmüş. Ama yanıma gelmedi. O kadar görmek istemediğimi belli etmişim ki eve vardığımda yazdı. “<i>Beni gördün ama görmek istemedin.”</i> dedi. Cevap yazmak istedim. Başta “<i>Görmedim</i>” yazdım, olmaz, görmemem imkansızdı, sildim. “<i>Gördüm, ama konuşmak istemedim</i>.” Yazdım yine sildim. <i>“Gördüm.” </i>yazdım, sadece gördüm. Bir daha âşık olmayacaktım, o zehri tekrar içip kendimi tüketmeyecektim. Üniversiteye başlayalı iki yıl olmuştu ve ona tekrar kapıyı açmayacaktım. “<i>Ben seni tekrar gördüm Aylin, gelmek istedim, ama tüm kapılarını kapatmıştın”</i> yazdı. Öncesinde de defalarca kez yazmıştı. Ama giden oydu. Ne gitmesi mantıklıydı ne de gelmesi. Hiçbir şey yazmadım. Defalarca okudum yazdığını, ezberledim. Yine aklımda bir sürü cevap kurguladım. Kimisinde ona kızıyordum, kimisinde hiçbir şey yazmadan onu silip engelliyordum, kimisinde benim için artık hiçbir şey ifade etmediğine dair bir şeyler yazıyordum. Ne mi oldu? Hiçbir şey yazmadım. Sildim yazdığını, numarasını. Ama okulun yakınlarında yolda karşılaştık. Bu defa görmezden gelmem, hele ki o kısık gözlerle bana bakarken mümkün değildi. Zaten o da gözlerime bakıp “AYLİN” dedi. Çok soğuktu, üşümüştüm. Otobüs durağına yürüyordum. Beraber yürüdük. Kalbim sıkışıyordu. Onun nerede okuduğunu, nerede olduğunu biliyordum, ortak arkadaşlarımız vardı. Soracak hiçbir şey bulamıyordum. Belki soğuktan, belki aramızdaki sessizlikten otobüs durağına yürüdüğümüz mesafe çok uzun geldi, oysa ki sadece bir şarkı mesafesindeydi. Otobüs durağına vardığımızda ellerim titriyordu. Isıtmaya çalıştığım ellerimi fark etti Mehmet. Ellerimi avuçlarının arasına aldı. Yine sıcacıktı elleri. Çekemedim ellerimi geri. İçimden bir şey aktı. Hayır âşık olmayacaktım. Mantıklıydım ve zaten unutmuştum onu. Üç yıl geçmişti. İçimdeki tüm sesleri, kalbimi susturdum. Otobüs geldi. Elimi çektim, aynı semtte oturuyorduk, aynı otobüse bindik. Yer yoktu. Okulundan bahsetti, derslerin zorluğundan, spordan, şarkılardan. Ben dinliyordum. Arada ben de okulu anlattım, alıştım dedim. İnsan her şeye alışıyor dedim. Ellerim hâlâ buz gibiydi. Yine ellerime dokundu, geri çekmedim, aslında çekemedim. İçimden bir ses ne yapıyorsun diyordu ama ellerim o sıcacık avuçta uzunca bir süre daha kalmak istiyordu. İçimdeki sesi değil ellerimi dinledim. Bir süre sonra parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Yine ellerim sustu. Ben de sustum. O gün ayrıldık. Sonraki gün yine başladık. Mehmet başladı. “<i>Birisi var mı hayatında?” </i>diye sordu. Olsa acaba ne diyecekti ya da olmadığı halde var deseydim. “<i>Yok.” </i>dedim<i>. “Peki ben olayım mı hayatında</i>?” dedi. Evet dedim. İlki kadar çabuk ikna olmasam da gözlüklerini çıkartıp gözlerime baktığı ilk anda içimden evet demiştim. Birkaç gün sonra da Mehmet duymuştu <i>“Evet”i. </i>Sonra<i>. </i>Mehmet Ankara’ya gitti. Biz devam edemedik. Doğrusu o devam edemedi. Beni bırakacağını düşündüğüm an ben bitirdim. Bir daha Mehmet bitirmeyecekti. Yıllardır kimseye güvenememe sebep olan gidişini bu sefer yapamayacaktı. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Ne duymak istersin Mehmet? <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Yolumuz uzun Aylin. Kiminle gidiyorsun İtalya’ya? Aşık mısın? Anlatsana hadi. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Mehmet’e baktım. Dalga mı geçiyordu, ciddi miydi? Yola bakıyordu. Ne düşündüğünü tam anlayamadım. Ama dalga geçmiyordu en azından. Âşık olmuş muydum Mehmet’ten sonra? Umut’u çok sevmiştim, ama âşık olmuş muydum ona? Ya Yıldırım’a? Ya şimdi İtalya’ya beraber gittiğim Erinç’e. Diğerlerinden emin değildim. Ama Erinç’e âşık olmuştum. Hatta yıllar sonra Mehmet’i gördüğümde ne bir sinir, ne mutluluk, ne de bir heyecan hissetmeyecek kadar. Sadece beni on yıl öncesine götürmüştü Mehmet, düğün yemeğinde aynı masada karşılıklı otururken ve o biraz alkol alıp gözlüklerini çıkartıp bana yine aynı kısık gözlerle ve gülümsemeyle bakmasına rağmen.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Erinç’le gidiyorum Mehmet ve evet âşık oldum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Öyle mi? Ben hiç âşık olmadım. Yani senden sonra.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Bana âşık olduğunu da sanmıyordum. Başkalarına âşık olup olmaması da artık umurumda değildi. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Kaçıncı şarkı çalıyordu bilmiyorum. Ama İstanbul’a varmamıza dört saat kalmıştı. Beraber dönmeyi, bu kadar yolu yalnız geçirmeyi istememiştim. Ama hava şartlarından dolayı tüm uçuşlar iptal edilmişti. İstanbul’daki bir sonraki gün toplantıma yetişmek zorunda olduğumdan ve Mehmet’ten başka hiçbir kimsenin İstanbul’a dönmeyecek olmamasından dolayı beraber dönüyorduk. Mehmet en başında beraber dönmeyi teklif ettiğinde tabi ki kabul etmeyecektim. Erinç’i aldatıyor gibi hissediyordum. Erinç Mehmet diye birinin varlığından haberdardı, ama ismini bilmiyordu, sormamıştı da. Hiçbir çarem kalmadığında Sena alt tarafı beş saat yol demişti. Hemen geçer, olmadı uyursun demişti. Ama uyuyamamıştım. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Mehmet cebinden cüzdanını çıkardı. Cüzdanından fotoğrafı. On altı yaşındaki Aylin gülümsüyordu fotoğrafta. Saçlarım uzundu. Mehmet’e fotoğrafı verdiğim günü çok iyi hatırlıyordum. Ama bilmediğim bir şey vardı: İkinci kez yeniden başladığımızda bile onda olmadığından emin olduğum fotoğrafı yıllardır sakladığı. Gülümsedim. “<i>Ne kadar küçüğüm.”</i>dedim. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Ankara’ya geldiğimden beri dört kez taşındım, bir kez de İstanbul’daki aile evinden. Eşyalarımı her topladığımda fotoğrafın buldu beni. Bazen bir kitabın arasında, bazen bir defterin. Bir sürü şeyi çıkardım taşındıkça hayatımdan ama fotoğrafın bırakmadı beni. Senden kalan tek dokunabildiğim şey bu biliyor musun? Bir kız arkadaşım eşyalarımı karıştırırken bulmuş fotoğrafını. Kim deyince, anlattım. Bıraktı beni. Unutamamakla suçladı. Ama ben seni unutmuştum. Yıllar geçmişti ve “<i>Mehmet bir daha <b>biz</b> olamayız.”</i> demiştin. Aramamıştım, aramamıştın. Unutmuştum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Dinlemek istemiyordum Mehmet’i. Bence Sena’yı dinleyip uyumalıydım. İnanılmaz midem bulanıyordu. Konuşmak istemiyordum. Araba dursun da istemiyordum. Ama mecbur “<i>Dur Mehmet, kusacağım</i>” dedim. Kustum. Hep böyle olurdu. Zamanın geçip bitmesini düşlediğim anlarda o zamanı kendi elimle durdururdum. Bazen bir mide bulantısıyla, bazen bir ağlamayla, bazen bir sessizlikle. <i>“İyi misin Aylin, suratın bembeyaz oldu, tuvalete gidelim, yüzünü yıka." dedi. </i>İyi değildim. Aynaya bakmadan suratımın bembeyaz ve dokunmadan buz gibi olduğunu hissedecek kadar iyi biliyordum bu anı. Tuvalete gittik, kadınların gözü Mehmet’te, Mehmet suyu açtı, elleriyle yüzümü yıkadı. Bunu bir kez, iki kez, üç kez yaptı. Dördüncü kez suyu kapatıp, ellerini yüzümde tuttu. Bir an orada uyumak istedim. Hayır on altı yaşında değildim. Hayır Mehmet’e artık aşık da değildim. Ama onun o an avuçları arasında uyumak istedim. Bir anda kendime gelip yüzümü peçeteyle silip arabaya geçtim. Mehmet durduğumuz benzinciden gazoz alıp direksiyon koltuğuna oturdu. Öncesinde de böyle kustuğum zamanları hatırlıyor olmalıydı. Gazozu içtikten sonra daha iyi oldum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Şimdi nasılsın? İyi misin? <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-İyiyim Mehmet.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Devam edeyim mi? Yolumuz uzun.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Dediklerini duymak istiyor muydum bilmiyorum. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Devam et, dinliyorum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Unutamamışım Aylin. Fotoğrafını sakladığıma şaşırmıyorsun değil mi? Sena senden bahsettiğinde kalbimden geçen serinlikleri hep görmezden gelmişim. Dün seni yıllar sonra gördüğümde ilk gördüğüm günü hatırladım. Sınıfa geç gelmiştin. Seni görmüştüm. Uzun saçların, kahverengi bir çantan vardı. En öne oturmuştun. Beni göremezdin. Seninle tanışmak için tek şansım çubuk kraker teklif etmekti. Gözlerinin parlaklığını o gün fark ettim. Ben sana o gün âşık oldum Aylin.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Öyle mi?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> Bana âşık olduysan neden başkasına sarıldın diye sormak istedim. Ama sormadım. Hiçbir şey duymak istemiyordum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Sen beni sevmiyorsun diye düşündüm. Beni seven biriyle…<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Tamam, Mehmet.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Sana aşıktım. Sonra senin de âşık olduğunu anladım.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Mehmet.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Unuttun mu? <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Mehmet hatırlamak istemiyorum. Anlıyor musun?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Üç buçuk saat kalmıştı. Üç buçuk saat için kaç şarkı geçmesi gerekiyordu. İstanbul’a varmak oturup Erinç’le bir kahve içmek, belki biraz ağlamak, sarılıp uyumak istiyordum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Anlıyorum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Uyudum. İlk önce Mehmet’e uyumama inandırmak için gözlerimi kırpmadan başımı sağa dayadım. Sonrasında ise uyumuşum. Mehmet İstanbul’a vardığımızda uyandırdı. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Evinin yolunu tarif etmen gerek artık. Buradan sonrasını bilmiyorum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Mehmet’e yolu sahilden tarif ettim. Onunla da geldiğimiz sokaklar, caddeler hızlıca geçiyordu yanımızdan. Eve vardık. Kafamı kaldırdım, pencerede Erinç beni bekliyordu.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Teşekkür ederim, Mehmet. Kendine iyi bak.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Kafasını o da yukarı kaldırdı. Erinç’i görünce kafasını salladı, gülümsedi.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Aylin. Aşık mısın, peki ya o?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Evet, Mehmet, evet.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">-Peki. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Son kez tokalaştık. Erinç sarıldığımızı, hatta bu sarılmamızın uzun sürdüğünü söylüyor. Ama ben hatırlayamıyorum. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Ayrıldık.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Saat gece dörttü. Mehmet arabaya bindi. Torpidodaki on altı yaşındaki Aylin’i cüzdanına koydu. Hangi eve onunla beraber gidecekti bilmiyorum. Ona el salladım ve ilk ışıklardan sola dönüşünü gördükten sonra yukarı çıktım. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Kapıda Erinç beni bekliyordu.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">“Hoş geldin.” dedi. Sarıldık, beni öptü. Dudakları sımsıcaktı. Bir kahve içtik. Sonra beni kucağına aldı, yatağa yatırdı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Sarıldık.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Uyuduk.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Zaman durdu.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 18.399999618530273px; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Times New Roman", serif;">Floransa, 2021<o:p></o:p></span></i></p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-71519245223168416982022-05-06T00:40:00.005+02:002022-09-01T21:43:59.116+02:00Başka bir enlemde<p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px;">Biliyordum. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px;">Bir gün bu şehirden kilometrelerce uzağa gideceğimi, yine pişman olmaktan korkacağımı, burnumda bir sızıyla telaşını değil denizini, mavisini, havasını her an hatırlayacağımı ve o şarkının her an beynimde çalacağını biliyordum. Burada başka bir meridyende, yemyeşil bir parkta oturmuş içimde susmayan o sarkıyı susturmaya, doğanın sesini duymaya çalışıyorum. Özlemek apansız bir duygu. Öyle markette Türk kahvesi gördüğünde, yan sokağa en sevdiğin arkadaşınla adaş bir Türk taşındığında ya da seni anlayacak, dinleyecek omzun çok uzaklarda olduğunu hatırlayınca bastıran bir sancı özlemek. Geride bıraktığın her şeyi anneni, babanı, kardeşini, dostunu, kitaplarını, Pera'da günbatımını, İTÜ’nün taş zeminindeki adımlarını, baklavayı, Büyikada'da sabaha uyanmayı Çemberlitaş Aksaray arası yürüyen küçük adımları özlemek, hem de gece bile olmadan bir öğlen molasında. Diğer gidenler peki? Onlar da huzurlu sokaklarda, sakin zamanlarda o karmaşayı, hep koşturan İstanbul’u özlüyorlar mıdır? Burada bu bankta oturmuş bunu düşünüyorum. Oysa ki papatyalara bahar gelmiş, kuşlar hemen ağacın üzerinden uçuvermiş, daha biraz önce en güzel kahveyi arkadaşım getirmiş. Benim düşündüğüm geçmek bilmeyen özlem. Bu korkuyla yıllarca ertelemiştim aklımdaki “gitmek” eylemini. Bazıları içinse çok kolay gitmek. Çünkü özlem onlar için yalnızca bir özel isim. Benim aklımda uzun yazlık yürüyüşleri, ailem, arkadaşlarım, tadını çoktan yitirmiş olsa da tüm güzelliği ve maviliğiyle arkadan kulağıma fısıldayan İstanbul. Gitmeye ilk karar verdiğimiz gün en yakın arkadaşıma sormuştum.</span></p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">-Biz gidersek üzülür müsün?</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">-Pınar, evet… Yakın yere gidin.</p><p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><br /></p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Yer yakın mı uzak mı bilmiyorum. </p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Bildiğim tek şey var. O gün gitmekten başka çare bırakmayan adaletsiz zaman bugün tüm hızılya bıraktığımız yeri kirletmeye devam ediyor tüm çirkinliğiyle. Ne zaman gözlerim dolsa İstanbul’dan kilometrelerce uzak bu şehirde İstanbul’un zaten artık eskisi gibi olmadığı, hatırladığım anların çok uzakta kaldığını hatırlatıyorum kendime. Hem sevdiklerim bazen bir telefon, bazen de yalnızca bir uçak mesafesinde. Yine de bitmeyen o şarkı. </p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">“Havasına suyuna taşına toprağına</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Bir can feda bir tek dostuma</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Her köşesi cennetim ezilir yanar içim</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Bir başkadır benim memleketim.”</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Biliyordum.</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">Bir gün bu şehirden kilometrelerce uzaktata, bitmeyen pişmanlıklarım ve o ince sızıyla bu deftere yıllardır benimle gezen dolmakalemimle bu satırları yazacağımı,</p>
<p style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;">çok ama çok iyi biliyordum.</p><div><br /></div>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-88909725438215604512022-03-04T22:33:00.005+02:002022-05-06T00:49:25.766+02:00Beş Derece Sessizlik<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjrZrVhvSNa_8R80DWU8ZRxVBG9WtQoAXCOq-kFj6eY1jYTL_01w3c-VN_kb90wT5HjxNV4Brn1wyc2EfFoNmXm1Tz0s79ZTEqx1W9epXtBUjpn_adftDwMqyTfG-pA61rL8svzRhaIpHzahot-bsk5SzZ-Khko7soX4edotcYLAKIBPs8tVg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="450" data-original-width="600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjrZrVhvSNa_8R80DWU8ZRxVBG9WtQoAXCOq-kFj6eY1jYTL_01w3c-VN_kb90wT5HjxNV4Brn1wyc2EfFoNmXm1Tz0s79ZTEqx1W9epXtBUjpn_adftDwMqyTfG-pA61rL8svzRhaIpHzahot-bsk5SzZ-Khko7soX4edotcYLAKIBPs8tVg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><i style="font-family: Calibri, sans-serif; text-align: right;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"><br /></span></i></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><i style="font-family: Calibri, sans-serif; text-align: right;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">“Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır.”</span></i></div><p align="right" class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: right;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></i></p><p align="right" class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: right;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Mevlâna<o:p></o:p></span></i></p><p align="right" class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: right;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Üşümeyi hiç sevmem. Beş derece soğukta dışarıda beklemek zorunda olduğum için girmiştim Cağaloğlu yokuşunun hemen aşağısındaki kırtasiyeye. Kapısını açarken buraya en son girdiğim günü hatırladım. Dün gibi. Okuldan kaçmayı alışkanlık haline getirmemiş arkadaşım Mehlika ve ben birini takip ederken gizlenmek için girmiştik buraya. Kimi ve neden takip ettiğimiz gibi sorular bende kalsın. Hem bu hikâyeden epey uzak bir konu, hem de otuz beşine yaklaşmış insanların yirmi yıl (O günden bu yana yirmi yıl geçmiş olması ve bugün bile o anı bu kadar net hatırlamam, şimdiki bunak hafızamı düşününce beni korkutuyor. Neyse ki konumuz bu hiç değil.) önceki saçmalıklarını buraya yazmanın hiç anlamı yok. Önemli bir görüşmem var ve yıllardır hiç geçmeyen tez canlılığımla bir saat önce gelmişim. Her şey değişti yıllarca. Upuzun saçlarımı kısa kestirdim, tırnaklarımı yemeyi bıraktım, gereksiz her nesneyi ve insanı hayatımda tutmama planlarıma az çok uymayı başardım, ama bir türlü sabrı öğrenip tez canlılığımdan vazgeçemedim. İki seçenek vardı. Ya dışarıda donarak beklemek ya da kırtasiyede yıllarca tükenmeyen kırtasiye sevdamla süresiz vakit geçirmek. Soğuk beni ağlatır, öyle sevmem. Hem kırtasiye büyük, kimse de peşinden takip etmiyor. Bu çekingen insanlara yapılmış büyük bir lütuf. Çok uzattım biliyorum. Çünkü nasıl anlatırım bilmiyorum. Belki önce bir kahve yapmam gerek.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Günde üç fincandan fazla kahvenin uykusuzluğa sebep olduğunu, hatta beyni etkilediğini yazmış bir beyin cerrahı. Uykusuzluğumun sebebi sabah uykusunu gece uykusuna tercih etmem olduğundan dörde kadar kahveye izin veriyorum kendime. Ama dört sınırım. Diğer her şeyde olduğu gibi. Büyük söz söylemeyi aslında sevmem, ama bu yazıda buraya uydu, hem de hikâyeye de uygun (Sizce de öyle değil mi?). Büyük söz söylemekten daha çok korkarım, kesin çizgilerim yok beynimde. Kızdığım insanları affedebilirim, yapmam dediğim şeyi yapabilirim, yemem dediğim şeyi yiyebilirim (maydanoz dışında), gitmem dediğim yere gidebilirim, her şey şartlar dahilinde. Aslında her insan gibi zamanla değişip belli renklere bürünebilirim. Bazen hayatımdan tamamen çıkartmam gereken insanı hâlâ baş köşelerde oturtabilirim ya da bana verdiği büyük zarara karşın sessizce oturup sadece susup tek başına kalınca da usulca ağlayabilirim. Öncesinde bunu kişiliksiz olduğuma yorardım. Çünkü büyük konuşabilen, şu davranışa şöyle yaparım, şöyle konuşmam diyenlerin dediklerinin doğru söylediğine inanıyordum. Bu kadar düz de yalan söylenmezdi ya. İnsan bu her şeyi belirli sınırlar dahilinde yapabilirdi, hem de bunun için karaktersiz falan da olmasına gerek yoktu.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Kırtasiyede gezinirken geçmeli kalemlere rastladım. Bu kalemler sanırım ben ilkokula giderken vardı ve pahalıydı (belki değildi, öyle hatırlıyorum). Rengarenk, kurşun kalem gibi ucu olan bir kalem. Belki siz de hatırlarsınız, yeni uç takılmaz, bir tanesi kaybolsa, hiçbir şekilde yazamazsın. Bir de bu sisteme benzer silgisi vardı. Bu ikisi benim kalem kutumun en değerli ikilisiydi. Kalemleri, defterleri ve bir köşeye çekilip uzaklara götüren bir şarkıyla yazmayı severdim, dün de bugün de. Hatta şarkı olmasına bile gerek yoktu, yalnız ya da kalabalığın içinde kendimi fazla hissettiğim bir an yeterliydi. Yazmayı severdim. Çünkü insanların yaptıkları kötülüklere verebilecekler hazır cevaplarım yoktu. Bazen vardı. Ama söyleyemezdim. Belki kırılırlar diye. Benim tüm hücrelerimi kırdıklarını bildiğim halde konuşmazdım. Zamanla bunu çocukluk travmalarımdan dedim. Sessiz kal, sen bir şey söyleme diye diye yetiştirilen bir insan nasıl olur da hadsizliğe tepki verebilirdi ki. Bu yüzden sadece yazmak geliyordu içimden. Bu rengarenk kalem beni başka bir ana götürdü: kalemin bir ucunu bilerek kıran ve bir parçasını yine isteyerek kaybeden arkadaşımın (?) gözlerimin içine bakarak söylediği yalana, “i<i>stemeden oldu”. </i>Bu istemeden oldu, bilmeden yaptım diyenlerin yalanlarına kaç yıl boyunca inandım bilmiyorum. Bildiğim tek şey var, bir daha kullanılmayacak olan kalemim için dolan gözlerim ve yenisini ailemden tekrar istemeyecek saçma gururum ya da sessizliğim, siz ne derseniz adına. Belki anlarlar diye ne kadar sevdiğimi, sürekli kalemden bahsedip yeniden almalarını beklemem ve almamaları. On yaşından beri bıkmadan beklediğim bir şey. Bu kadar sabırsız birinin beklemeyi bu denli başarabilmesi sizi şaşırtıyor olmalı. Şaşırtmasın. Neoklasik iktisadın insanı rasyonel varsaymasını aldırmayın, bu tez çürütüleli çok zaman oldu. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Bir kalemden nereye geldim yine. Çünkü yine dertliyim. Çünkü yapılanlar karşısında söyleyeceklerimi yine söyleyemedim. Yazıyorum. Yazmak iyi geliyor. Öncesinde <i>“Bana böyle davranana şöyle davranırım, sınırlarımı çizerim. Senin tepkin yok insanlara, iyiye de kötüye de aynı davranıyorsun, sevdiğin de sevmediğin de belli olmuyor”</i> diyen yakınımın (?) beni bir nevi karaktersiz sayan söylemine üzülmüştüm. Ama bugün masada oturmuş ikinci kahvemi içerken üzüntümün ne denli yersiz olduğunu görüyorum. On yaşındaki yaşıtımın (ikinci kez arkadaş kelimesini kullanmak istemiyorum, haksız yere) yaptığı gibi düşüncesizce defalara kırabiliyorken beni ve diğer kendini bilmez insanları gereksiz yere affedip, o kesin çizgilerini yumuşatmak bir kenara tamamen silebiliyorsa büyük sözlerini unutup umarsızca konuşabiliyorsa karşıma geçip, ben de silebilirim. Ya da duymayabilirim. Ama her şeyi. Cağaloğlu’ndaki kırtasiyeye ilk gittiğimde yanımda olan arkadaşımın dediği gibi. “<i>Onun dediği iyiyi de kötüyü de duyma, dinler gibi yap unut gitsin” <o:p></o:p></i></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">İnsan gerçekten ilginç bir varlık. Olmadık şeyleri dert edinebiliyor. Değer verdiği, kalbinde yer açtığı insanlardan bir boş oda istiyor. Yalan ya da boş söz değil, sadece içinden gelen bir kelime ya da bir gülümseme istiyor. Ama tüm kapılar kapanınca tek çare kalıyor bana. Kalbi ve sözü bir olmayan sözde yanımda olanları arkamdaki kapıda bırakıp sürgüyü çekmek. Öyle ki bu kafamda çok net. Sevdiklerime kolayca çıkaramam aslında. Çünkü bir fil hafızası olur olmadık güzel anları getirir önüme. Ama nefretin bile bir duygusu vardır. Hissinin rengini anlayamadığım insanların burada durmasına artık gerek yok. Ve artık üzülmüyorum. Duymuyorum. Kalemin bir parçasını kaybedeni bıraktığım gibi bu yakınımı da çemberin dışında bırakıyorum artık. Çünkü gerçekten söylediğin kelimenin kalbindekiyle ilgisi yoksa ve beni güzelliğe değil de değersizliğe sürüklüyorsa ne gerek var daha fazla durmasına?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">O soğuk gün kalem öylece elimdeyken omzuma bir el dokundu. Kafamı çevirdim. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">-Pınar!<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">-Mehlika!<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></i></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Birbirimize bakıp gülümseyerek sarıldık. Yıllardır görüşmüyorduk romantizmiyle burada karşılaştık demeyeceğim. Buraya yakın yerde çalışan arkadaşıma haber vermiştim. O da beni yıllar önce beraber girdiğimiz kırtasiyede rengarenk kalemle düşlere dalmışken yakalamıştı yalnızca. Ama şaşırmıştı. Neden şaşırsın ki? Nasıl gözlerimden bir şeyi sevip sevmediğimi, kızaran yüz ifademden sinirimi anlıyorsa; bu ufak sessiz kaçışlarıma da şaşırmazdı. <o:p></o:p></span></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">“Baksana, bu kalemleri yıllardır görmüyordum. Ne güzel değil mi?”</span></i></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">“Bilge’ye mi alıyorsun” diye sordu (Bilge üç yaşındaki kızım).</span></i></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">“Sence?” <o:p></o:p></span></i></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">İkimiz de güldük<i>. “Belki Bilge de kullanır” dedim.<o:p></o:p></i></span></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Kasaya gidip beni başka bir zamana götüren kalemi kimseden beklemeden dört tane aldım. Belki kırılır, kaybolur diye. Dedim ya, dört sınırımdır. <o:p></o:p></span></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Sonra Cağaloğlu’nun dik yokuşundan çıkıp Çemberlitaş’a doğru ilerledik. Benim görüşmeme yirmi sekiz dakika kalmıştı. <o:p></o:p></span></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">“Bir kahve içelim, ne dersin?”<o:p></o:p></span></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Gülümsedi. <o:p></o:p></span></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">“Bir kahve ısıttı buz gibi soğuğu.<o:p></o:p></span></i></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Bir nasılsın, çözdü buzları.<o:p></o:p></span></i></p><p style="font-family: "Times New Roman", serif; margin: 0cm 0cm 18.75pt;"><i><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;">Kalpten çıkmayan sözlerse kapadı tüm kapıları”<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNoSpacing" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm;"><i>“İyi ki varsın Mehlika. Kalbin, sözlerin ve hatta sessizliğin de aynı seste olduğu için iyi ki varsın”.</i><i style="text-align: right;"><span style="font-family: "Palatino Linotype", serif;"> </span></i></p><p align="right" class="MsoNormal" style="font-family: Calibri, sans-serif; margin: 0cm; text-align: right;"><br /></p><br /><p></p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-47365954600163596892021-03-17T21:03:00.001+02:002021-03-17T21:03:01.171+02:00Benim İnsanım<p> <span style="background-color: white; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px;">Sarı.</span></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Behzatla ilk tanıştığımız gün gibi. Pencereden baktığımda sapsarı dışarısı. Alışmalıyım. Önce düşünmemeliyim. Eskiyi düşündüğünde daha zor oluyor unutmak. Ben unutmaya çalıştıkça önüme fotoğraflar, sesler, kokular, gülümsemeler düşüyor. Ne kadar zamandır eskisi gibi bakmıyor gözlerin Behzat? Uzun zamandır tartışıyoruz, neden iki dakika sonra telefonu açtın, neden gereksiz bir şeyi unuttun veya niye annemi aramadın diye. Birbirimize bağırıyoruz, sonra hep ben ağlıyorum ve sen özür diliyorsun. Hep böyle oldu Behzat. Üniversitede tanıştığımızdan beri. Hep ben ağladım ve sen özür diledin. Ben gittim, sen geldin. Alışamıyorum bu sefer.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Altı ay önce. Buzgibibirkışgünü. Ben yine nezle olmuşum, sesim kısık, bir arkadaş yemeği, Behzat’ın işyerinden biri ayrılıyormuş. Herkesi az çok tanıyorum. Altı yıl olmuş evleneli Behzatla. Behzat benim insanım. Biri var yemekte, tanımadığım, tanışıyoruz, ama ismini hatırlamıyorum, hoşlanmadığım bir insanı hatırlamıyor hafızam. Ama o ısrarla adımla sesleniyor bana. Behzat’a baktığını hissediyorum. Simsiyah, karanlık gözleri var. Kıskanç biri olmadım. Ama o kadında bir şey var.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Eve geliyoruz. Behzat saçlarıma dokunuyor. Behzat diyorum, o kadın kim? Behzat gülüyor. Aman da benim karım beni kıskandı mı yoksa? Behzat kim o diyorum. Yeni geldi diyor. Sevmedim diyorum. Beraber uyuyoruz. Behzat benden önce uyuyor, benim kaç sene sonra ilk defa kalbim ağrıyor, içimde bir sıkıntı…</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Bir gece. Garip bir gri. Uyuyoruz. Saat 3, soluma dönüyorum, Behzat yok. Kalkıyorum, evi arıyorum deli gibi. Behzat yok. Korkudan kalbim duracak. Evin koridorunda koşuyorum. Bir, iki, üç dört… Pencereden dışarı bakıyorum, Behzat’ı görüyorum yolda, ama biriyle konuşuyor sanki. İçim rahatlıyor, Behzat diye seslenecekken biraz eğildiğimde bir kadın görüyorum. Aralarındaki mesafe az. Kimse yok. Sokak sessiz. Ama dördüncü kattan duyamıyorum söylediklerini. O kadın, yemekteki. İçeri giriyorum. Aklım gidiyor sanki. Kapıyı açıp tekrar geri dönüyorum. Aldatılsam diye başlayan kaç cümle kurmuşumdur bunca zamandır. Aldatılsam ne yaparım ki ben? O kadar yıl okumuşum, ben bir annem olamam. Babam aldattığında sadece ağlamıştı. İçimde bir zaman duruyor. Aynaya bakıyorum. Saçlarıma, yüzüme, oysa ben ondan güzelim diyorum. Makyaj yapıyorum, saçlarıma bakıyorum. Bir ses. Behzat’ın ayak sesi. Yeniden yatağa yatıyorum. Saat 4. Behzat geliyor. Yatağa girdikten sonra öpüyor beni. Fark etmiyor uyumadığımı, fark etmiyor dudaklarımdaki kıpkırmızı ruju. Görmüyor beni. Sabaha kadar ağlıyorum. Anneme ne kadar çok benziyorum.</p><p class="inline-ad-slot" data-adtags-visited="true" data-adtags-width="584" id="inline-ad-6" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; float: left; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; height: 0px; margin: 0px auto; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 584px;"></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Sonra. bir ay. iki ay. üç ay. Hiçbir şey yapamıyorum. Soramıyorum. Burada bu saattte, kapımızın önünde ne işi var o kadının diye. Tüm kelimelerimi kaybetmişim. Neden bilmiyorum. Oturuyorum, gidip geliyorum, ama hiç acı hissetmiyorum, elim kesiliyor, kanım duruyor, hasta oluyorum, zehirleniyorum, hiçbir şey hissetmiyorum. Behzat değiştiğimi fark ediyor, ama pek bir şey demiyor. Bir gün. Yine bir iş yemeğinde. Bir arkadaşın evinde toplanmışız. O kadın da gelmiş. Konuşuyoruz, normal gibi, her şey aynı gibi davranıyorum, <strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">ann<em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">em gibi. </em></strong>Kadın konuşuyor dürüstlükten, ahlaktan. İnsan en çok bilmediğinden bahsedermiş. “<em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yeter sus artık orospu”</em> diyorum. Herkes susuyor. O ana kadar benden küfür duymamış insanlar kıpkırmızı. Orospu ise bu kadar net duyacağını bilemediğinden şaşkın, ama yine hemen gitmek için kırmızı paltosunu arıyor hızlı hızlı. Basit insanların böyle kolay kaçışları hayranlık uyandırıcı.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Koşuyorum. Eve kadar. Hava buz gibi. Kışı hiç sevmem. Ama soğuk içimi üşütmüyor bu gece. Arkamdan Behzat koşuyor. Durduruyor beni. Aldattığını biliyorum diyorum, oturuyoruz, o ağlıyor, yüzüme dokunuyor, yine aynı his, özür diliyor defalarca. Yine koşuyorum. Çocukken yaptığım gibi. Beni üzen bir şey olduğunda koşabileceğim en uzak yere koşardım. Eve gelince kapıyı kilitliyorum. Behzat’da anahtar yok. Hiç anahtarı olmadı. Kapıyı tekmeliyor. Açmıyorum.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Pencereden bakıyorum. Yol karanlık. Gözümü kapatıyorum. Behzat kısa saçlı, gözlüklü. Küçücük gözleri bana gülüyor. Daha yirmiüç yaşında. Gözümü kapatıyorum, Büyükada’dayız, en sevdiğim yerde, bana bisikletin üzerinde evlenme teklifi ediyor. Gözümü kapatıyorum, Behzat’ı göremiyorum. Karanlık. Gözümü kapatıyorum, o gece. saat 3, Behzat benim insanım, karşısında o kadın, orospu, simsiyah gözleriyle.</p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-64765137788763298662021-03-11T21:01:00.001+02:002021-03-11T21:01:01.323+02:00Modernsen!<p> <span style="background-color: white; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px;">Ben modern bir kadınmışım, mantıklıymışım. Keşke hiç öyle görünmeseydim. Öyle herkes gibi sinirlenebilseydim seninle sevgilini mutlu gördüğümde. Çok normalmiş gibi davranmak yerine senin yüzüne tükürebilseydim. Senden nefret ediyorum ya da sen benim için hiçbir anlam ifade etmiyorsun diyebilseydim. Ya da kızın yüzüne bakıp seni de bırakacak diyebilseydim, hem de onun hiç suçu yokken. Ya da seni olur olmadık bir günde hafifte içmişken arayabilseydim. Arayıp ben seni bıraktım, ama bunun tek suçlusu sensin diyebilseydim. Ama ben mantıksız davranamam. Davranırsam ayıplarlar. Oysa o kadın, nasıl da bağırıp saçını başını yolarım demişti o kadına. Sevdiği adamı o kadınla görmüştü. Haklıydı, sevgilisini de tekmelemişti. Benim gibi basit bir şeyden çekip gitmemişti. Korkak değildi. Bırakmamıştı sevdiğini.</span></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span class="embed-youtube" style="border: 0px; display: block; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;"><iframe allowfullscreen="true" class="youtube-player" height="329" sandbox="allow-scripts allow-same-origin allow-popups allow-presentation" src="https://www.youtube.com/embed/1MOOpHMOTuU?version=3&rel=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&fs=1&hl=tr&autohide=2&wmode=transparent&listType=playlist&list=ALHTd1VmZQRNo9xoN7KBB6oRRgczsQNVQq" style="border-style: initial; border-width: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; max-width: 100%; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;" width="584"></iframe></span></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Keşke sinirimi anlatabilseydim sana. Sizi gördüğümde dişlerimi sıkarken kırdığımı, kalbimde birleşen düğümü, gözlerimdeki acı buğuyu, keşke küfredebilseydim o an sana. Şerefsiz ya da adi diyebilseydim en azından. Ya da en basitinden bir aptal. Nasılsın demeseydim, sanki hiçbir şey yokmuş gibi gülmeseydim. Bendeki aptal hastalık, kötü bir şey olduğunda, hiçbir şey hissetmemem, kalbimin acısını sıfıra indirmem. Ama sonrasında duyduğum daha büyük bir kalp ağrısı.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Ben seni seviyordum diyebilseydim tekrar geldiğinde. Sana sarılmak o kadar kolayken, gitmeseydim. Bana çaldığın o şarkıyı çok sevdiğim halde ben bunu bilmiyorum deyip kaçmasaydım. Gözlerimin önünde sevgiline sarılmanı izlemek yerine sana bir tokat atsaydım, bana yaşattıkların için ufak bir öç alsaydım. Eminim, kızmazdın bile bana. Haklısın derdin. Haklıysam bile haklı olmak istemiyorum ben. Ben seni isterken, sen başka kollarda uyurken, başka anlara dalmışken, başka sokakları gezerken, haklı olmak istiyorum, lütfen haklısın deme, o en sevdiğim müziği açıp!</p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-64899464779817446692021-03-04T20:56:00.003+02:002021-03-04T20:56:00.120+02:00Yıldızlar kadar uzak ve parlak mısın Deniz?<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><img alt="" border="0" class="placeholder" height="240" id="50159500fd1b2" src="https://www.blogger.com/img/transparent.gif" style="background-color: #d8d8d8; background-image: url('https://fonts.gstatic.com/s/i/materialiconsextended/insert_photo/v6/grey600-24dp/1x/baseline_insert_photo_grey600_24dp.png'); background-position: center; background-repeat: no-repeat; opacity: 0.6;" width="320" /></div><br /><br /></div><br /><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">Sevgili Deniz</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">Sene 2010 temmuz. Gün yine sarı, zaman yine zor. Ve ben nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Hiç mektup yazmadım çünkü Deniz. Nasıl olur, nasıl yazarım bilmiyorum. Bugün İstanbul’un sıcağında bilmem yine hangi müşteriye laf anlatmaya çalışırken; dışarıda bir kaza oldu, bir anda durdu caddedeki tüm araçlar. Arabalardan birinin teybinde bir şarkı çalıyordu; uzun zamandır dinlemediğim. İlkin hiçbir şey hissetmedim. Aynı sıkıcı tonlamamla, karşımda beni televizyon seyredermiş gibi izleyen müşteriyle konuşmaya devam ettim. Ama bir an, bir nota, belki de bir ses geçmişten çıkıp geldi de öylece durdu yanımda. Her şey durmuştu Deniz; araçlar, ben ve hatta yanımdaki müşteri bile susmuştu artık. Devam edemedim konuşmama. Tüm satış stratejilerimi unutmuştum artık. “kimimiz yıldızlar kadar uzak, kimimiz dört duvar ardında” diyordu şarkı. Bir on dakika sonra falan müşteri gittikten, trafik düzeldikten ve şarkı bittikten sonra hiçbir acının geçmediğini anladım Deniz.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">Geçmişi öylece o şarkıyla arkamda bıraktım sanıyordum. Oysa ne kadar da aptalmışım. Ne o şarkı, ne de sen geçmişte kalmışsın. Hemen bir adım yanımda sen, bir ses uzağımda şarkı varmış. Biz neyi unutmaya çalışmışız ki? İşten çıktıktan sonra uzun zamandır gitmediğim bir yere sürdüm direksiyonu.. O titrek ellerim sonunda araba sürmeyi de öğrendi. Şaşırıyorsun değil mi? Gözlerini kısıp bana bakıyorsun, belki de gözlüklerini yine unuttun. Yine saçma sapan bir şeye gülüyoruz. Susalım, artık uykum geldi Deniz. Yol değişmiş, senin o zar zor gidip de onca küfür saydırdığın yerde bir köprü var artık. Sonunda senin sesini duymuş biri. Ama çok geç artık değil mi Deniz? Başka neye geç kaldık acaba? Yazlığa gidip kumdan kalelerimizi yıkmaya, dalgaları her seferinde yenmeye, çileklerin ağaçta değil de yerde yetiştiğini öğrenmeye mi? Yazlığa gittim Deniz. Hayır, çocukluğumu özlediğimden değil. Başka bir şey. Belki de o şarkı getirdi beni buraya. Yazlık aynı. Biraz tozlu, biraz eskimiş sanki. Mutfakta ters çevrilmiş kahve fincanları, sanki birazdan geri dönecekmişiz gibi. Salonda bir gazete, az evvel okunmuş gibi. Yandaki komşu, yıllar sonra beni görünce şaşkınlığından sadece “Merhaba “ dedi. Onun için bile zordu gerçeğe alışmak. Ya benim için?</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">Aşağı indim, sürgülü kapı yine zor açıldığını hatırlattı bana; açarken elim kesildi yine. Bir an durdum. Sen gittikten sonra buraya hiç gelmedim Deniz, gelmedik, hem nasıl gelirdik söylesene, sen burada gözümün önünde, biraz ötemde boğulmuşken ve ben yüzmeyi o kadar iyi bildiğim halde seni kurtaramamışken… Oysa ne kadar soğukkanlıydım ben, bilirsin elime dikiş atıldığı vakit annem bayılmıştı yanımda, ben kaç dikiş attığını sayıyordum doktorun. Soğukkanlı Irmak. Her zaman böyleydim soğuk, beton gibi. Sen sakindin, rahat ve komiktin; ben sinirli, soğukkanlı ve mantıklı. Soğukkanlı Irmak o gün gözlerinin önünde giden bir hayatı kurtaramadı. Kuma basan ayakları basmadı, koşamadı, konuşamadı, bağıramadı, gülemedi, ağlayamadı, ne geri geldi, ne denize girebildi. Hani insan rüyasında konuşamaz, yürüyemez ya ve uyandığında kâbusmuş, şükür dedi. Ben uyandım, uyandığımda kâbus değildi. Gerçekti. Sen gerçektin. Annem gerçekti, babam gerçekti. Bahar gerçekti, Atakan gerçekti. Yanımdaydılar. Herkes ağlıyordu. Atakan kaçtı. Peşinden koşamadım, koşamadık Deniz. Oturup ağlamak istedim. Ben de kaçmak istedim. Sana gelmek istedim Deniz. Denizi kesmek, denizi kovayla kuma, toprağa boşaltmak istiyordum, tüm Marmara denizini, seni boğan denizi öldürmek istiyordum. Deniz sen gittin, ben ağlayamadım. Annem gördü, uzaktaydı, gözleri iyi görmüyordu; ama sen ilk göz ağrısı, ona ilk anne diyen insanı, görmez mi, bayıldı. Bahar, Atakan’ın peşinden koşarken yere düştü, onu ilk defa koşarken görüyordum, ilk defa bu kadar çaresiz olduğunu o mavi gözlerinin. Atakan koşuyordu tüm sahil boyunca koştu, denize girdi, sesi tüm sahilde yankılandı. Babam yere oturdu, ağladı; Deniz babamın ağladığını görmek istemezdin. Ben hiçbir şey yapamadım. Ne ağladım, ne bağırdım Deniz. Öylece kalakaldım. Seni gördüm boğulurken bile, bir şey yapamadım Deniz. Sen giderken benim çocukluğum gitti, sevdiğim kalbim gitti, Legolarım gitti, korumam gitti, kavgalarım gitti, sevmelerim gitti, ayağıma batan ilk çivi gitti, ilk oyuncak bebeğim gitti, ilk tuttuğum kalem gitti, ışıklar gitti, sevgiler, şarkılar, senden öğrendiğim Fenerbahçe şarkıları gitti. Deniz. Sen gittikten sonra biz öylece gittik, hiçbir şeyi toparlamadan, nasıl kaldığını hatırlamıyordum yazlığın. İncir ağacından incirleri toplayabilir miyiz diye aradı ilk sene komşu, ilk defa o gün ağladım. Kadın sorduğuna pişman oldu, bilmiyordu öldüğünü, nasıl da kötüydü; seninle ölümü aynı cümlede kullanmak.</p><p class="inline-ad-slot" data-adtags-visited="true" data-adtags-width="584" id="inline-ad-9" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; float: left; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; height: 0px; margin: 0px auto; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 584px;"></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">İncir ağacının bütün incirleri yere dökülmüştü. Kimse toplamamıştı. Biz yoktuk, kimse inmemişti bahçeye. Belki birkaç yabancı. Komşular beni görünce şaşırdı, kimisi ak düşmüş saçlarıma bakıyordu, kimisi de yıllarca gelmeye korkan yüzüme, zorlukla yürüyen ayaklarıma, titreyen ellerime.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">Neden gittin Deniz, oysa sen benden daha iyi bilirdin yüzmeyi. Sen her şeyi benden daha iyi bilirdin. Daha iyiydi konuşman, daha iyiydi saçların, gözlerin daha elaydı.</p><p></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;">Canım abim nasıl da gittin. Nasıl bıraktın beni? Beni sensiz, korumasız bıraktın, ben alıştığımı sanıyordum, alışabildiğimi, çünkü on yıl geçmişti. Yara içimde bir yerlerde kayboldu sanıyordum. Olmuyormuş öyle. Bir Türk kahvesi yap demiştin, sade olsun, bir soda, bir çikolata. Canım abim fincanları elimde yıkamıştım, birazdan İstanbul’a döneceğiz diye, çalıştırmamıştım bulaşık makinesini. Fincanlarımız tezgâhta öylece kapatılmış kalmış, hesap yaptığın kâğıtlar masada, birinin telefon numarasını yazmışsın, bilmediğim bir isim. El yazını, kalemi yamuk tutuşunu, tırnaklarını yiyişini, gizlice sigara içmeni, sigara içerken tedirginliğini, kimi zaman sigara içerken gördüğüm rahatlamanı özledim. Gözlerini, Atakan’ı sevmeni, Atakan’a kızarken sevmeni, Bahar’ı hiç kıramamanı, kıramadığın halde yaptığın öküzlükleri özledim. Ben seni özledim canım abim. Neden gelmiyorsun? Nasıl geçer zaman bilemedim. Diğer insanlar beş yılda alışıyormuş gidişlere, ben on yıl verdim kendime. Alışamıyormuş, sol yanına oturuyormuş acı, gitmiyormuş, bir fotoğraf karesine, bir şarkıya bakıyormuş, yeniden dönmesi. O bir nota, yeniden filizlendiriyormuş acıyı. Neden gittin Deniz, beni yapayalnız, güvensiz bıraktın burada. Şimdi ben nasıl konuşacağım, nasıl koşacağım söyle bana, canım abim?</p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-77094787078301535352021-02-25T20:55:00.004+02:002021-02-25T20:55:25.651+02:00Gazoz Kapağında Masal<p> <span style="background-color: white;"><span style="color: #373737; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 15px;">Gidebilirdim, gidebilirdim belki de yeniden. Gazoz kapaklarını ellerime bastırıp koşabilirdim, kaldırımdaki düz çizgilere basmadan. Unutabilirdim tüm kavgalarımızı, yine bir akşamüstü gece günün kapısına dayandığında salıncakta o şarkıyı dinlerken. Kaçabilirdim bilmediğim sözcüklerden yine. İsmini bağırabilirdim arkasından sadece onun anlayacağı bir dilde. Işıkları kapatın, ışıkları sessizce. Ellerimizi arkamızda birleştirip çocukluğumuzun, tebeşirle çizilmiş bir seksek gibi kaybolduğunu görebilirdik birlikte. Köşedeki balıkçının tuttuğu bütün balıkları denize atabilirdik, daha deniz uyanmamışken.</span></span></span></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yanlış yere konmuş bir sol anahtarıyla başladı hayat. Çizgilerini kaybetmişti defter, çizgileri yoktu, sarmıştı notalar eskimiş sayfaları. Bilmediğim bir ezgi, yanlış bir zamana sürüklemişti beni. Kırgındı kelimelerim, unutkandı cümlelerim. Saçlarım kısa olmasaydı artık, her şey daha farklı olabilirdi belki. Her şey saçlarımı kestirmemle başlamıştı yahut bitmişti. Şimdi yine o gri merdivenin önünden geçerken, o şarkı apansızsa sızıyordu, içimde hala kapanmamış bir sessizlikten. Bittiğini sanıyordum şarkının, kaçıp gittiğini sanıyordum bütün notaların. Yaşlanmıştı basamaklar, uykuya dalmıştı soluk bir grinin üzerinde. Maviydi o zamanlar gök, gri bulutlar ağlamazdı üzerimizde. Hırkamızı unutup kaçardık, açık bırakırdık bahçe kapısını hep. Küçük bir zaman takılırdı peşimize, biz ondan kaçardık, unuturdu bizi zaman. Çimlerin üzerindeydi bütün turuncu günler, saçlarım uzundu.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Silmek isterdim oysa ben, eskimiş gazoz kapaklarını, uykuya dalmadan önce gülünen onca zamanı. Silmek isterdim salıncakta kusana kadar sallandığımız baharları. Bahar turuncu bir rüzgar gibi gelip arkamızdan eserdi. Papatyaları sevdiğim için güzeldi belki de bahar. Elleri kanardı yalnızlığın sarılmazsak ona. Elleri yoktu ki yalnızlığın deyip geçebilirdim o zaman, uzun uzun düşünmeden. Gitmezdi belki, gitmeseydi çamurdan yemek yapardık yeniden.</p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Aynı merdivenin aynı basamağında oturuyorduk o gün yine. Son`ların sadece filmlerde olduğunu zanneden küçük ruhum, bütün kaldırım taşlarını saymıştı, o konuşana kadar. Bakmak istemiyordum zaten. Görmek istemiyordum kâküllerinin gözüne gelmesini. Konuşmayacaktı belki de, konuşmayı bilmezdik zaten biz. Şarkı söylesem geçmezdi. İçimdeki farkı bir şeydi, yeni yeni tanıdığım. Tren o saçma sesiyle yeniden yaklaşıyordu istasyona, trenleri severdim önceleri. Ama artık sevmem trenleri, uzayıp giden kırmızı vagonlarını. Elleriyle oynayıp duruyordu. Dengesizdi. Uzundu saçlarım.</em></p><p class="inline-ad-slot" data-adtags-visited="true" data-adtags-width="584" id="inline-ad-10" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; float: left; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; height: 0px; margin: 0px auto; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 584px;"></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Trende hiç uyumadan etrafıma bakıp sonra oraya vardığımızda sana mektup yazacağım. Babam tren yolculuğunun çok güzel olduğunu söyledi.”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Konuşacak bir şey bulamadığımdan sustum. Kaldırım taşlarını dördünce kez yeniden saymaya koyuldum.</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Bu şekerleri bana mı getirdin?”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Elimdeki rengarenk şekerleri yere atıp parçalamak, sonra üzerine basmak istedim birden o an. Sustum. İçimde takılmıştı bir şey.</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Yazları hep geleceğiz, salıncakta şarkı söyleyeceğiz yine.”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Uzak mı orası?”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Koşarak gidilmezmiş, babam öyle dedi.”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Ardından çantamın içinden çıkardığım küçük bir poşeti verdim ona. Beceriksizce kaplamıştım çok sevdiğim kitabımı.</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Bu, gidiyorum diye mi?”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Kitabım vardı ya hani benim, sen çok istemiştin, ben okudum çok kez, sanırım sende kalabilir.”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Çarpık gülümsemesi yüzünde belirmeseydi tutabilirdim kendimi, ağlamazdım belki. Avuçlarımdaki şekerleri de kucağına bırakıp dengesizce kalktım oturduğum basamaktan. Başım dönmüyordu, garipti, gözlerimde dünya dönüyordu sanki.</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Yarın geldiğinde trenden el sallayacağım sana.” dedi gittikçe azalan sesiyle arkamdan. Koşarak yaklaştı yanıma. Ağırdı adımlarım, küçücük bedenimi bile zor taşıyordu ayaklarım.”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="border: 0px; font-family: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Gazoz kapaklarını biriktirdiğinde geri döneceğim.” dedi garip bir fısıltıyla. Bu yüzdendir ki bilmem, hayal miydi gerçek miydi söylediği.”</em></p><p data-adtags-visited="true" style="background-color: white; border: 0px; color: #373737; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.625em; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yine anlamsızca aynı noktada duruyordu ayaklarım. Gittiğinde kestirmeseydim saçlarımı şimdi koşarak uzaklaşabilirdim buradan. Eskimiş her şeyi birden silebilirdim belki de. Eğer uzun olsaydı zaman, kırmızıyı sevebilirdim. Bir tren sesi uykusuzluğa mahkum etmezdi o zaman beni. Trenleri sevmem ben, özellikle uzayıp giden kırmızı vagonlarını ve o zamanlar bile bütün gazoz kapaklarını biriktirsem de geri gelmeyeceğini biliyordum onun.</p>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-14384021283952467592020-06-03T10:35:00.000+02:002020-06-03T10:35:04.503+02:00Yalnız Ruh Sahnesi<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Dün-ya<br />ve bencil bir oyuncu ben...<br />aynı perdeye denk gelmiş<br />yalnız ruhlarız biz,<br />korkak ve silinmiş isimlerimiz...<br /></span></span></span><span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">aynı karede kaybolan yüzlerimiz...</span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">tüm adımlar tanıdık uzaktan<br />uzaklar başlangıca öyle yakındır ki oysa<br />büyümüş,<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">korkularda bedenlerimiz…<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">ne bir gemi<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">ne de bir balık olma umudunda ruhlarımız<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">uçları dokunur şarkıların boşluğa<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">şimdi ölmelerin zamanındayız...<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066; font-family: "lucida grande";"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Sahibi belirsiz bir türküdür kimi zaman yaşam<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Henüz sallamadığı bir beşiğiz,<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Annenin ellerine bırakılan,<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">beyaz ve kimsesiz…<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066; font-family: "lucida grande";"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">bir boş zamana düşer saatler,<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">boşluktan öteye..<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">kaybolur…<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">kaybolur her şey mavinin içinde.<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Öylece sinmiş adımız renklerimize.<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Öylece durur renkler içimizde.<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066; font-family: "lucida grande";"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";"></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Unutmuşuz</span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">kimsesiz rollerimizi oyunumuzda,<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Yaşamımız ki;<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Eksik bir kanadını ararız<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Kaybolmuş uçurtmanın<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><span style="color: #000066;"><span style="font-family: "lucida grande";">Mavideki beyazın içinde.</span></span></span></div>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-43325431404486099232020-05-27T12:35:00.000+02:002020-05-27T12:35:23.068+02:00Gecikmiş Sefer-II<div class="MsoNormal" style="background-color: white; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="color: #555544; font-family: Georgia; font-size: 13px;">II<br /><br />Deniz Özlem’in oturduğu kaldırımın sağındaki kavşaktan dönerek istasyonun bulunduğu merdivene doğru ilerledi. Kaldırımın üzerindeki çantasını unutup sessizce ayağa kalktı Özlem aynı anda. Kaldırımda Özlem yoktu artık, zaten görmemişti Deniz onu. Elindeki yeşil hırkası, bilmediği güzel bir anı bekliyordu. Kaldırımın karşısındaki düz yola bakarak iskeleye uzanan merdivenlere doğru yürüdü Özlem. Elindeki yıldız tüm rengini kaybetmişcesine koyulaşmıştı. Parmaklarının arasında sıkıp tüm fark edilmemişliğin sinirini yıldızdan çıkarmak istedi. Vazgeçti. Yere attı yıldızı ve sanki bir kağıtmışcasına üzerine basıp geçti. İskeleye doğru giden merdivenden, her zamanki gibi yavaş yavaş değil de hızlıca indi. Özlem’in yanından geçenler fark etmedi onu. Fark edilecek bir yanı da yoktu, İstanbul’da acelesi olan insana kimse şaşmazdı zaten. En kötüsü de tanımadığı bir insanı sevmekti belki de. Yok sevmek de değildi zaten bu.<br /></span><span style="color: #555544; font-family: Georgia;"><span style="font-size: 13px;">Deniz elindeki valizin ağırlığını unutarak hızlıca çıktı, istasyona giden merdivenden. Hiçbir şeyi bilmemenin cezası yoktu. Herhangi bir tümsek durduramazdı Deniz`i. Fark etmemenin en büyük ağırlığı da hiçbir şeyi bilmemekti. Deniz biraz sonra istasyondan kalkacak olan trenin, pencere tarafındaki 25 numaralı biletine sahipti. Hiçbir şeyin farkında olmadan gidecekti. O an, istasyondaki şefin değişip de genç birinin geldiğini bilmeyecekti mesela. Hiçbir şeyin anlamı yoktu dünyada. Genç istasyon şefi, Özlem`in nakaratta kalan şarkısının devamını açtığını bilemezdi. Deniz ise ne şarkıyı, ne de Özlem`i bilebilirdi. 14.45`te kalkacak trene binip gidecekti. Gitmelerin özgür kısmına denk gelen insanlardan biri olduğundan, arkasında ağlayan bir beden bırakmayacaktı Deniz. Gitmek her şekilde terk etmek ve isyan etmekti.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><br /></span><span style="font-family: Georgia;">İnsanın bildiği yeri unutması, ancak filmlerdeki meşhur hafıza kaybı sahnelerinde olurdu. Yoksa insan, her şeyi beyninin bir köşesinde saklardı. Özlem hiçbir şeyi silemeyen insanlardan olduğundan, beyninin köşesinden değil, tam merkezinden çıkardı, iskelenin uzak merdivenlerini. İskelenin üzerinde yavaşça ilerledi Özlem. Hız yaşama özgüydü zaten. Ayakları betona değil de birkaç metre altındaki denize basıyordu sanki. Hiç bir şey yoktu. Adını bilmediği adam, adını öğrenemeden gitmişti. Bazen insan ne kadar da aptal oluyordu, belki birkaç kelimede bulabilirdi konuşmayı Özlem. Ama bazen olur ki, insan tüm ümitlerini tüketmek ister, gitmek ister insan. Ölümle yaşam arasında yahut gitmek ve kalmak arasında ne vardır ki zaten?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><br /><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="color: #555544; font-family: Georgia;"><span style="font-size: 13px;">Özlem elindeki yeşil hırkayı sol tarafına bıraktı iskelenin. Muhtemelen biraz sonra başkasının sırtında olacaktı hırka, umurunda değildi Özlem`in. Sahip olduklarına bağlı insanlar, eşyalarını zamansız bir yerde bırakabilirlerdi. Onların istisnası değildi bırakmaları, gerçek buydu. Özlem denize baktı. Bilmemek, hayallerin arkasına saklanmaktı. `Deniz` yoktu, ama deniz vardı, önünde laciverde dönüşen. İntihar birilerini bekleyen bir sondan öte, bir başlangıçtı, iskelede kimse yoktu o anda. Birisi olsaydı da fark etmezdi zaten. İstanbul`da insanlar birbirlerinin kaderlerini değiştirmeye çalışmayacak kadar umursamazlardı. Özlem sonun ne olduğunu bilmediğinden, belli zamana geldiğini fark ettiğinde, köprünün kırık demirlerinin ardından kendini boşluğa bıraktı . Boşluktan sonsuzluğa sonra... Öyle üçüncü sayfa haberleri gibi değildi ölüm. Boşlukta bir beden ölüme değil, kurtulmaya ulaşmıştı sanki. Anlatmak zordu[1] ölümü bile anlayamıyordu insan zaten. Ölüme yakın yaşamı yahut olumlu gitmeyi nasıl anlayabilirdi ki?</span></span><br /><br /><span style="color: #555544; font-family: Georgia; font-size: 13px;">Deniz ilk defa seferine yetiştiği trenin 6. sırasındaki, 25. koltuğa oturmuş, aynı trende gideceği insanların sevdiklerine bakıyordu pencereden. Yanına saçı başı dağılmış bir adam, kızıyla beraber oturdu. Kızın kirli suratı güzelliğini gizlemiyordu. Üzerine bu sıcakta hem fazla, hem temiz, hem de büyük bir hırkayı giymişti, ilk defa trene binmenin heyecanıyla babasının kucağında yerini aldı kız .</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><br /></span><span style="font-family: Georgia;">O anda Özlem, anlamsız bir mavide yok oldu. Deniz trende arkasına yaslanıp kızın yeşiline takılı kaldı, kızın yeşilinde kayboldu. Hiçbir şey tesadüf değildi, seçtiğimiz yollardan ibaretti önümüze çıkan güzel şeyler. Bir mavi, yeşile karışamadan gittikçe boğuldu, İstanbul`un ortalık yerinde. İstasyon şefi, trenin düdüğüyle beraber değiştirdiği şarkıyı mırıldandı içinden. O anda trenin içinde çalan nakarat da aynıydı, Özlem`in genç bedenindeki boşluğa bakan bir kadının kulaklığından gelen nakarat da. Tesadüf mü? Hiçbir şey tesadüf değildi ve tesadüf de yoktu zaten.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-family: Georgia;"><br />24.08.2007 23:53:54</span></div>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-60020149053543455372020-05-20T12:34:00.000+02:002020-05-20T12:34:01.301+02:00Gecikmiş Sefer-I<span style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">Aynı renksiz zamandan gelmişlerdi, biliyorum. Kadın öylece yere oturmuş, dakikaları sayıyordu. Zamanın olmadığını bilmiyordu kadın. Saçları kabullenmemiş bir kızıla oturmuş, elindeki yıldızı döndürüp duruyordu. Terliğinin tabanını tak tak yere vuruyordu kadın, birazdan gelecekti o, biliyordu. Bilmek, bazen nasıl da başa belaydı. Öylece bakıyordu kadın. Bazen durduğu olur dünyanın. Tek bir yaşam, tek bir şarkı olur bazen. Aynı saniyede durur şarkı. Öğle. Sıcağın altında oturmuş, aynı şarkıyı tekrar söylüyordu kadın. Gelecekti elbet, burada ağustosun sonunda, garip bakışların ardında, sokağın ortasında oturması boşuna değildi. Gelecekti. Güzel ne kadar rüya ise, rüyalar da bazen o kadar gerçekti. Dün bir yıldız vardı, penceresinden uzakta, uykusuzken onu yakalayan. Komik gelmişti yıldız, dilek tutmak da komikti zaten. Ancak sabah kalkıp çekmecesinde ,kim bilir, oraya ne zaman koymuştu biri bilinmez ama, gümüşe çalan bir yıldız bulmuştu, biraz eskimiş, ama parıldayan. Tesadüf. Tesadüf kelimesi bile şaşırtırdı insanı. Yıldızı eline alıp çıktığından beri aynı yerde oturuyordu kadın. Kaldırımın solmuş grisinin üzerine hırkasını bırakmış, bekliyordu. Uzak. Gittikçe uzaklaşıyordu dakikalar, en azından kolunu yakan saat öyle diyordu.</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">Kahverengi. Gittikçe dikleşen çizgilerle birleşmiş gözlüğüyle uzaktan yola doğru yaklaşıyordu adam. Saçları karışmış, gözlerinde dünün uykusuzluğundan kalan yorgunluğu… Elindeki valiz dağınıklığın verdiği özenle toplanmıştı sanki. Üzerinde de eksik bir şey var, toplanmamış bir bavul gibi hayatı: dağınık ve eksik. Gülümsemesi bile dağınıktı adamın. Soldan hafifçe eğilirdi dudağı. Dünyanın güzel olmasının tek nedeni; dağınık olmasaydı. Toplanmışların bir sınav kağıdından farkı yoktu. Adamın gözlükleri biraz sola kaymış, elindeki çantasıyla yola doğru yürüyordu. Gri. Dümdüz bir gri vardı önünde.</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">Biriyle konuşmuyordu kadın. Fark etmemişti ama adamın geldiğini. Öyle bir yer ve zamandaydı ki tesadüf, istesen gelmez, çağırmasan gelirdi. Yazmayı bilmiyordu kadın, ama uzundur yazıyordu geceleri. Yazmak öyleydi. Garip bir esintiydi sadece. Kadın saatine bakıyordu yine. Uzaktaki yolda fark ediyordu adamı. Adam, yine o çarpık tebessümüyle, çantasını dengesizce taşıyarak yürüyordu, ona yaklaşıp zamandan uzaklaşıyordu sanki. Her şeyin farkındaydı kadın, hiçbir şeyin farkında değildi adam.</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">Kadınlar kaça ayrılır bilinmez. Eğer böyle bir istatistik yapsaydı insanoğlu, kaldırımın üzerinde oturan kadını hiçbir sınıfa dahil edemezdi. Dışarıda kalmak bile bir yere ait olmaktı aslında. Güneş en korkunç ışınlarını, hiç acımadan kadının açık tenine yolladığından, gözlerinin rengi anlaşılmıyordu kadının. Elaydı gözleri. Alerjik bünyeye sahip her insan gibi o da güneşi değil, geceyi severdi. Aslında neyi sevip sevmediği pek de önemli değildi. Ne geçmiş, ne gelecek vardı. Yaşam sadece şimdilerden oluşan, sonuna –yor eki getirilen fiillere aitti. Şimdinin zamanı ise sevmekti. Sevmek de değil belki, ucunda tanımadığı bir beden, bilmediği bir ad vardı. Adamın gözlerindeki maviye bulanan rengi değil, çarpık tebessümünün suratındaki anlamsızlığını seviyordu kadın. Dağınık valiziyle yürürken, gözlüklerini düzeltmeye çalışmasını seviyordu. Sevmek ayrıntıdaydı zaten. Özlem de bir ayrıntıydı hayatta. Bazen düşünürdü de Özlem, tüm ayrıntılar silinir gider, gittikleri de pek anlaşılmazdı. Özlem gidecekti, eğer fark etmezse, dağınık hayatlı adam onu. Gitmeler zaten, adı Özlem olan bir insan için doğaldı.</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">Farkında değildi adam kadının. Oysa tam da görüş mesafesine denk geliyordu. Görmek istemediğinde bakmıyordu insan. Tek zamanın farkındaydı adam. Elindeki valizi evden çıkmadan evvel sinirle toplamış, şimdi de gidiyordu. Gitmelerin korkunç yanlarından öte, cesaret sınırlarını taşıyan yanları vardır. Her insan öyle dağınık valiziyle çıkıp gidemez, bu yüzdendir ki belli adresleri vardır insanların. Sınıflandırmaya dahil olmayanların toplandığı boşluktaki insanlar adreslerinden sıkılanlardır. Deniz, adının anlamını hiçbir zaman unutmadığı için sürekli adres değiştiriyordu. Dağınık hayatının taşlarını bir kez daha yerle bir ediyordu. Treni kaçırmamak için hızlıca yürüdüğünden Deniz, Özlem’in kızıl saçlarındaki renk değişimini fark etmemişti. Zaten Özlem diye biri yoktu. Özlem için adını bilmediği, dağınık saçlı, yandan tebessümlü bir Deniz vardı ama.</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">Deniz, dağınık hayatını taşıdığı valizle Özlem’in oturduğu kaldırımın önünden geçti. Önce fark etmediği, ancak sonradan adımlarını beklediği adam, Özlem’in kaldırımın ortasında neden oturduğunu bile düşünmeden yanından uzaklaştı. Kokuların anlamsız hikayelerini düşünmeyecekti Özlem. Adam bildiği, özlediği gibi kokuyordu. Şarkının aynı nakaratta takılı kalması da tesadüf değildi. Tesadüf diye bir şey yoktu zaten. Yollar vardı, ince çizgilerle ayrılmış, seçilen bir yolun üzerindeydi tesadüf. Özlem bekleyecekti Deniz’i, tüm cesaretiyle yola çıkan Deniz, her gün gittiği kestirme yoldan değil de, Özlem’in oturduğu kaldırımın bulunduğu sokaktan geçecekti, istasyona gitmek için. Hiçbir şey tesadüf değildi yani. Çizginin dışında kalan iki yaşamın, her şeyi bırakarak gitmek için aynı günleri seçmeleri de tesadüf değildi, tesadüf yoktu zaten.</span>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-4947300902642782912020-05-13T12:32:00.000+02:002020-05-13T12:32:04.380+02:00Uçtu<strong style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="color: #000066;">Uçtu. Yolunu kaybetmiş bir kelebek sessizce süzüldü odamın içinde. Perdeye yansıyan ışığın içinden geçti ardından. Belki birazdan ölecek diye geçirdim içimden. Sonra kelebeklerin zamanı geldi aklıma. İnsanların anlamlandıramadığı zamanları. Durdum. Perdedeki küçük rozetin üzerinde durdu kelebek. Uzundur görüşemediğim bir arkadaşımı hatırlattı rozet. Bilinçsizce ağlamaya başladım birden. Uykusuz kaldığım günlerde tıkırdatırdı bazen kapımı, ağlamak. Yine o yarım halimi doldurmak için gelmişti belki de. Aslında ne kelebeğin ölümü hatırlatmasıydı ağlamama sebep, ne de arkadaşımı özlemem. Herhangi bir bahaneye sığınabilirdi ruhum. Mesela abimin on gün sonra askere gidecek olmasına da ağlayabilirdim.<br /></span></strong><br />
<strong style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="color: #000066;">Baktım. Kelebek sanki o an, evet fark ettiğim bir anda, küçük bir tırtıl oldu, çirkin ve genç. Birazdan yaşlanacağını düşünmeden, yeniden uçtu kelebek, beni hayalimden çekercesine. O an, kayboldu önümdeki aynada ifadem. Gözlerim ağırlaşmıştı zaten, korkuyordum uzakları göremez diye bir gün, yakını göremediği gibi. Bir ağrı saplanmıştı gözümün üstüne, geçmek bilmiyordu. Bir bahaneye sığınabileceksem buna da sığınabilirdim elbet.<br /><br />Başladı. Tanıdık zamanları hatırlatan şarkı bıraktı notalarını sessizlige. Gecedir karanlıktır, belki de bu yüzdendir insanı acılara gömmesi. Şarkı uykuda kalmış bir zamana götürdü beni, zaman, hiç acımıyordu insana. Kelebek de tüm renklerini, çizgilerini kaybetmiş gibi uçtu önümden yine. Sertçe vurdum elimi masaya, şarkıyı kapatmak için. Durdu şarkı, o anda işte yeniden geldi yalnızlık. Hiç gitmemişti, biliyorum.<br /><br />Sımsıkı çektim yorganı üzerime. Eskiden olduğu gibi, sıkıca sarıldım sonra yastığıma, küçükken güzeldi susam sokaklı yorganda uyumak. Oysa şimdi sıkıcı bir çiçeğe dönüşmüştü yorganım. Beynimi yere döküp parçalamak yahut silmek isterdim. Düz mantık bir insan olabilirdim elbet, daha az düşünürdüm en azından. Herkes gibi basitçe yaşayabilseydim aslında, şu an uykusuz kalmaz, gözlerimde yarın için bir kırmızılık bırakmazdım.<br /></span></strong><br />
<strong style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="color: #000066;">`Kararlı değilsin.` dedi bir ses. Ben eksikliğime sığınıp bir kez daha sarıldım yorgana. Abimin gidecek olması tekrar acıttı içimi. Yeniden yalnız kaldım. En olmadık zamanlarda gidiyordu, insanlar hayatımdan. Alışmak lazım, alışmalıyız her şeyin bitmesine.<br /><br />Acımasızca şarkıyı açtım yeniden. Tüm sessizliğini bozarak gecenin, bildik ezgisiyle yeniden dağıldı şarkı. Konuşmak istemiyorum, anlatacağım bir şey de yok aslında. Yazmaya gelince bile yalan atıyorum kendime. Sustum, en iyisi düşünmemekti belki de.<br /><br />Kayboldum ardından küçücük odamda, pencereye yanaştı kelebek. Yaşlanmıştı, korkulu gözlerle baktım ona. Birazdan ölecek gibi ve beni yalnız bırakacak gibi... Ağladım, gitmesine herkesin ve ardından hiç alışık olmadığım halde küfrettim. Açtım pencereyi, kelebek süzüldü gitti önümden. Yalnız bıraktı beni, biliyorum hep yalnız kalacaktım.<br /><br /><br />31.07.2007 23:28:11</span></strong>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-6486254906084304282020-05-06T12:30:00.000+02:002020-05-06T12:30:11.057+02:00Kırılgan Resim<span style="background-color: white; color: #330099; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">resimler vardı,<br />soğuk karanlıkların boşluğunda.<br />resimler vardı,<br />çırılçıplak gözlerde uyanmış,<br />gülümsemeyi unutmuş ve kimsesiz...<br /><br />çarpık bacakları geç kalmıştı çocukların<br />kaldırımda silinmiş bir sek sek karalamasına...<br />insanlar vardı,</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #330099; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">bastonlara hayatlarını dayayan...</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #330099; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">insanlar vardı,<br />uyumadan önce masallara dalan<br />eksik harfler vardı<br />kırılgan cümlelerin sonunda...<br />bitmemişti henüz kavgalar anlamsız bağırışların ardından...<br /><br />tutsaktı,</span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #330099; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">tutsaktı tüm zaman<br />yaşanılan sessiz demirlerin ardında...<br />yaşamdı toprağa vakitsizce gömülen...<br />insanlar vardı<br />sokakların ardında yahut yaklaşmış...<br />titrekti elleri sarhoşun sokak lambasına dayanmışken vücudu<br />insanlar vardı<br />koyu gecelerden sonra<br />pencerelerin ardında sarhoşları izleyen<br /><br />resimler vardı kimi zaman fotoğraflara dönüşen<br />sokak aralarında kaybolmuş yaşamları vardı istanbul'un<br />resimler vardı resimler<br />kimi zaman tek,<br />kimi zaman kalabalığın içinde sessiz.</span>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-25158793851913042612020-04-29T12:25:00.001+02:002021-05-31T11:39:32.873+02:00Uçurtma Zamanı<span style="font-family: Coming Soon;"><br />
</span><div style="text-align: center;">
<span style="background-color: white; font-family: Coming Soon; font-size: 13px;">kovaladı</span></div>
<span style="font-family: Coming Soon;"><span style="background-color: white; font-size: 13px;"><div style="text-align: center;">
martılar gecenin ışıklarını...</div>
</span><span style="background-color: white; font-size: 13px;"><div style="text-align: center;">
unuttular yıldızın kuyruğunda adlarını</div>
</span><span style="background-color: white; font-size: 13px;"><div style="text-align: center;">
oysa sıkıca bağlamıştım ben</div>
</span><span style="background-color: white; font-size: 13px;"><div style="text-align: center;">
kanadına uçurtmanın</div>
</span><span style="background-color: white; font-size: 13px;"><div style="text-align: center;">
unutulmuş renklerini martıların...</div>
</span></span><div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Coming Soon; font-size: 13px;"><br /></span></div>
<span style="background-color: white; font-size: 13px;"><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Coming Soon;">
22 Haziran 2007</span></div>
</span>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-50851159747349932502020-04-23T01:57:00.000+02:002020-04-23T01:57:01.453+02:00Pınar Teyze<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">- Bu yazıyı yazan; yazı boyunca saçmalamaktadır. Önerim ya şimdiden vazgeçin okumaktan ya da yazıyı sonuna kadar çekin. -</span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"><br /> <a href="https://web.archive.org/web/20090823005007/http://eksikhece.com/wp-content/uploads/2008/03/collage9.jpg" title="collage9.jpg"></a></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">Hiçbir zaman orta yaşlı (sahi orta yaşlı da ne demek ki?) bir kadın olmak istemiyorum. Orta yaş tam bir bağımsız değişken; belki Dante gibi 35`ine varmışları orta yaşlı ilan edebiliriz. Yahut ben biraz daha iyimser davranıp 35-40 yaş arasını sayayım orta yaşlı olarak. Durun, sakın beni yaşlanmak istemeyen hemcinslerimle karıştırmayın hemen. Ölüme çok yaklaşmadığımdan olsa gerek; çok fazla kalmayı düşünmüyorum bu gezegende. (zaten yeterince fazlayız bu dünyaya) Mümkünse ben bu yirmili yaşlardan sonra birdenbire elli yaşında oluvereyim. Yaşlı da olabilirim fark etmez. Şu ne genç, ne yetişkin, ne de çocuk olma zamanından da kurtulurum belki. Şimdi siz gençliğimden dem vuracaksınız. Yanılıyorsunuz efendim, belim ağrıyor, gözlerim yakını görmüyor, sinir hastası oldum şimdiden, her an uyuyakalabiliyorum. Bildiğiniz yaşlı gibi geziyorum sokaklarda genç vücudumu giyinip. Burnuna bir basket darbesi almış, elinde cam kırılmış, ayağına güzelim İstanbul` un inşaat demirlerinden biri girmiş harabe bir vücudu taşıyorum her gün. Ucuzdu, aldım. Tam bir orta yaşlı kadın gibi konuşuyorum.<o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> <o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">Orta yaş kadın grubundan nefret etmem çok eskiye dayanmaz. Zira dün gibi aklımda başlangıcı. Liseye zar zor alıştığım günlerde tanışmıştım o kadınla. Tüm önyargı duvarlarımı yıkmış, sevimli bir öğrenci profilinde bekliyordum onu. Şaşırtmadı beni, saçını sonradan boyatan tüm sarışınlar gibi acımasızdı. Ondan orta yaşlı olarak bahsetmemi istemezdi, eminim. Ama efendim, bu benim hikayem, siz karışamazssınız. Zaten varlığımdan da haberdar değildiniz büyük ihtimal. En arkada oturan bir tip ne kadar önemli olabilirdi ki sizin için? Siz-sen karışıklığını atlatıp size `sen` diyebilir miyim? Sayenizde bir güzel stresi, tüm sarışınlardan korkmam gerektiğini, orta yaşlılardan nefret etmeyi öğrendim. Bakın aslında sayenizde denmez, sayenizde iyi anlama gelir çünkü, şimdilik bunu size bağışlıyorum. Siz bize ne bağışladınız ki? Birkaç unuttuğumuz geometri formülü, ama boşverin gitsin, biz unuttuk her şeyi. <o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">Lise bittiğinde onlardan kurtulduğumu düşündüm. Belki de benim her daim var olan kuruntularımdan biriydi bu. Elbet bir gün geçecekti o zaman. Geçmişti diye düşündüm. Onlarla annem ve birkaç yakınım hariç büyük bir müddet görüşmedim. Lisede tanıdığım orta yaş lideri çoktan gitmişti bizim okuldan, bir daha da hiç görmedim. Benim gösterdiğim bir çaba değildi bu. Nasıl olduysa görünmez olmuşlardı, ben de unutmuştum onları.<o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">Yok olmamışlardı ama onlar. Geçmişi delercesine büyük adımlarla yaklaşıyorlardı bana. Otobüste, sokakta, sırada, okulda, işte, her yerde beni ezmeye, sinirlerimi alt üst etmeye meyilli binlerce orta yaşlı kadın üstüme saldırıyordu. Ben henüz on dokuz yaşındaydım. (yoksa on sekiz mi?) Otobüs sırası beklerken sanki ondan akılısı yokmuş gibi önüme geçip saat soranı mı ararsın, tüm vücudunu üzerimde hissettirip ezeni mi; formülleri neydi bilmem, ama her şekilde benden güçlüydüler. (belki de yumruk atsam çok kolay yuvarlanabilirlerdi zeminde; ama ben hep karınca oldum yanlarında. <o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">İki yıla yakın zaman geçti üstünden; 20`li yaşlarda sürünürken de değişmedi durum. Öncelikle uzaktan süzüyorlardı beni. Sonra yavaştan çıkartıyorlardı pençelerini. Ben bayrağımı indirmeden, gözlerimi çevirerek kaçıyordum onlardan. İşte, evde, okulda, misafirlikte her yerde başımdaydılar. İşteyken `Burada yeni misin?, Bilmem ne hanım ya da bey yok mu? (bizi direk yerine koymuşlar ya oraya)` gibi sorularla beni sinir hastası etmiştir bu pek sevgili orta yaş grubu.<o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">Bir psikolog edasıyla çocukluğuma indiğimde; (hazır uzanmışken yatakta, çocukluğumuza da inelim, olsun bitsin.) orta yaşlı kadınlardan nefret edecek bir sebep bulamıyorum kendimde. Orta yaşı bile yanlış yazıyorum beyaz word sayfasında. Aslında ben çok çabaladım sizi sevmek için. Yoksa çocukluğumda bir sorun yok. Ben de her çocuk gibi civciv beslemiş, Susam Sokağı`nı izlemiş, Süper Baba`da ağlamış, koşarken dizini kanatmış, yerden yüksek oynamış, saçlarını kendisi kesmis, ders arasında çöp kutusuna gidip kalemini açmış, `An-ne diken niye var?` gibi sorular sormuştum sonuçta. Ben bir gün orta yaşlı olacağımı bildiğim için size güzel isimler bile taktım. Çünkü hepinizin ismi kötüydü. Sanki öyle olmak zorundaydı. Ben hiç Pınar teyze görmedim mesela. Nedense biz çocuk isminde, sizse büyük pardon orta yaşlı isminde kalmıştınız.<o :p=""></o></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"> </span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;"></span></h6>
<h6 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt; text-indent: 0.5in;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana; font-size: 11pt; font-weight: normal;">Sonunda sizi sevdiğimi düşündüğüm bir anda; tüm marifetinizle gelip, üstüme sıktınız kurşunlarınızı. Yok matmazel, size yakışmadı bu. Oysa size hanım bile diyebilirdim, yapmamalıydınız bunu. Midesini yerinden atmak isteyen benim ne suçum vardı da; tam ben otobüste koltuğa oturma hayalleri kurarken, ayaklarımı rahatlatmışken, birazdan kitabımı da açarım düşüncesindeyken; arkadan Mirkelam hızında gelip `Sen çekil, ben oturcam, sen gençsin` dediniz. Oysa ben midesini taşıyamayan genç görünümlü bir yaşlıydım efendim, yanıldınız. Koskoca otobüste bir beni bulmanız konusunda da olasılık problemlerinde tarihe geçtiniz. Şimdi unuttuğum hesaplamalarda ihtimalleri kullansam sıfırdan büyük çıkar. Matematik, sen de sevmiyorsun beni biliyorum. Şimdi okuduklarınızın hepsini unutabilirsiniz sevgili insanlar.</span></h6>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-85988995619618642112020-04-15T12:19:00.000+02:002020-04-15T12:19:01.049+02:00Upsoro ya da Tersi<span style="background-color: white; color: #000066; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;"><em>Orospu yahut upsoro… Hissettiklerini en iyi şekilde anlatabileceğinden mi yoksa daha fazla konuşmak istemediğinden midir nedir, o anda dudaklarından bu kelime dökülmüştü. Anlamlı; fakat diğer insanların anlam veremeyeceği surat ifadesiyle, içinden mide bulandıran bir şeyi atar gibi çıkmıştı ağzından “Orospu!”. Küfür etmeye alışık olmayan insanların ağzından bütün küfürler komik bir edayla çıkardı oysa. Ayıp kaçardı diğer insanların gözünde küfretmek. Oysa ayaklarının üzerinde dimdik durmuş, sinirli, gözleri yeni uykudan uyanmış gibi yarı açık bir ifadeyle ikinci kez söylemişti:”Upsoro!”. Bir </em><em>şeyleri </em><em>tersinden </em><em>söylerse </em><em>belki </em><em>cezası </em><em>yarıya </em><em>iner </em><em>diye </em><em>değil, </em><em>sadece </em><em>daha </em><em>ağır </em><em>bir </em><em>iz </em><em>bırakmak </em><em>istiyordu </em><em>sözcükleriyle.</em><br /><br />Aldatmak… Bir insan neden aldatır ki bir zamanlar çok sevdiği birini yahut hala ayrılamadığı eşini? Nasıl bir açıklamayla aldatan bütün suçu üstünden atabilir ki? Aşık olmak… Aşk diyor aldatanlar. Birini görüp vuruluyorsun, işte ruh ikizim bu diyorsun. Şansın da varsa karşındaki de sana aşık oluyor, en azından sen onun sana aşık olduğunu zannediyorsun, senle beraber olduğu için. İlla ki aşk mı gerekli bir ilişki için, hayır daha önemli(!) şeyler var hayatta efendim:<br /><em></em></span><br style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; color: #000066; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">1-Para,<br />2-Çıkar,<br />3-Herkese göre değişen kişisel bir neden.<br /><br />Belki uzun zamandan beri aynı yatağa yastığını koyduğun ya da dondurmanı beraber yediğin insanı unutarak yeni denizlere yelken açarsın. Yeni insanlar tanımak güzeldir değil mi? Başkasına aşık olursun, ne de olsa hiçbir korkun yok, yedekte bekleyenin var sonuçta. O gitti mi yedeği sokacaksın ne de olsa oyuna. Aşık olmak hayvansal bir içgüdüden ibaret sanırım. Birine aşık oluyorsan eğer, nedeni hiçbir şeydir zaten. Garip bir his bu aşık olmak. Biriyle ilişkisi varken insanın, başkasına aşık olabilir mi o kişi bilmiyorum. Benim için biraz da mantık işi aşık olmak. En azından sadece his değil. Biri varken yanımda başkalarına bakmamak, sadık olmak gibi bir şey. Olur da aşık olursam, çünkü aşk garip bir şaka aslında insanın başına aniden gelen, çekip gitmesini de bilirim. Bu yüzden anlayamıyorum iki kişiyle (en iyimser sayı olarak) birden ilişkisi olan insanları. Anlamak da istemiyorum doğrusu.<br /><br />Al-dat-mak… İpin üzerindeki cambazlık oyunudur ilişki, biraz daha güven verdikçe insanlar birbirine ip kalınlaşır. Ancak her ipi kesmek için bir makas bulunur. Güven nedir ki? Yahut insan neden güvenmek diye bir şeyden bahsedip durur? İlişkiler güvene dayalıdır çünkü. Biriyle ilişkin varken, başka biriyle olmak, aldatmaktan da ötedir bence. Sonuçta aldatmak kelimesi basit kalıyor anlatmaya bu durumu. Kendisinde de bir sorun vardır aldatanın bence. Bir insan neden aldatır ki? Aldatılan insan çok mu saf yahut aldatan çok mu zeki?<br />Dünya garip bir denge üzerinde kuruludur. Dengenin illa ki dümdüz olmak gibi bir amacı yok zaten. Aşık olmak da bir dengesizlik dengesi durumu olduğundan olsa gerek insanın kafasını karıştırır. Ancak nedendir hiç anlamam kimse aldattıktan sonra çekip gitmeye cesaret edemez. Tek kişi yetmez çift kişilikli ruhlarına. Birini birine tercih edemez. Ne oldu efendim? Kararsız mı kaldınız?<br /><em></em><br /><em>Aldatmıştı onu –kaç gece beraber güldüğü,aynı yatakta uykusuz kaldığı, yan yana sessizce yürüdüğü, bütün herkes uyumuşken beraber şarkı söylediği insanı-. </em><em>Aldatılmıştı. İçinde bir sürü duygu boğulup gidiyordu. Ağlayamayacak kadar çok sinirliydi. “Neden?”diye soruyordu kendine. Gözlerinde donuk bir ifadeyle baktı karşısındakine, yüzünde ne tebessüm ne de hüzün vardı, hiçbir his yok gibiydi. Uzunca baktı gözlerinin içine. "Keşke küfretse, bağırsa çağırsa.” dedi içinden aldatan. Hiçbir şey demedi aldatılan, arkasını dönüp yürüdü sessizce.</em></span><span style="background-color: white; color: #000066; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px;"><em><br /></em><em></em><br /><em>12/3/2007</em></span>Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-51297281770550153562020-04-09T11:55:00.001+02:002020-04-09T11:55:12.367+02:00Kapatın Işıkları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-tRvqVbMSeYk/Xo7wy6IEVhI/AAAAAAAAAxI/cXMXB9SySpAdCdM5MdISuVdkZsS8UfCgQCNcBGAsYHQ/s1600/366c708c-7494-4734-b8ca-bda08c8aba5c.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="300" src="https://1.bp.blogspot.com/-tRvqVbMSeYk/Xo7wy6IEVhI/AAAAAAAAAxI/cXMXB9SySpAdCdM5MdISuVdkZsS8UfCgQCNcBGAsYHQ/s400/366c708c-7494-4734-b8ca-bda08c8aba5c.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 1em; margin-top: 5px;">
<span style="color: #330099; font-family: "lucida grande";">kapattım ışıklarını günün,<br />unuttu pencere gelen rüzgarı,<br />bir garip mavi sızdı içeri, baharın esintisinde.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 1em; margin-top: 5px;">
<span style="color: #330099; font-family: "lucida grande";">bitirdi yalnızlıkları şair unutulmuş şiirlerinde,<br />elini son kez dayadı bıraktığı kadehe,<br />saçlarında unutmuştu o geçtiği her şeyi.<br />bir şarkı söyledi `kimse` için,<br />eşlik etti gece sesliliğine.<br />bıraktı, zaten yarım kalmış her şeyi.</span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 18.2px; margin-bottom: 1em; margin-top: 5px;">
<span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">ağır ağır yürüdü ayakları dünyanın,</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">gözlerini kapatıp sessizce</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">başka bir dünya düşledi şair, buralardan çok uzakta...</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">uyku bastırdıkça geceyi</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">inat etti yalnızlığa...</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">baktı, son kez yıldızlarda kaybolmuş geceye</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">ölüme sarıldı ardından,</span></span><br /><span style="color: #330099; font-family: lucida grande;"><span style="font-size: 13px;">kapandı ışıkları bütün hayatın.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #555544; font-family: tahoma, "Trebuchet MS", lucida, helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 1em; margin-top: 5px;">
<span style="color: #330099; font-family: "lucida grande";">13 haziran 12.38</span></div>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-15441563713686517452020-04-03T23:32:00.002+02:002020-04-03T23:32:25.478+02:00Yalnız Kaldın Mı?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-aXeXmJGQGDg/XoerG3JtoVI/AAAAAAAAAwo/Z6ObjC1-hjMMtUO_TGd0IttAAocXbApkQCNcBGAsYHQ/s1600/IMG_0342.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-aXeXmJGQGDg/XoerG3JtoVI/AAAAAAAAAwo/Z6ObjC1-hjMMtUO_TGd0IttAAocXbApkQCNcBGAsYHQ/s320/IMG_0342.JPG" width="240" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Sen hiç yalnız kaldın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hiç yemek yedin mi?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Duvarla baş başa<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Konuşacak biri olmayınca<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Konuştun mu hiç cansızlarla?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sen hiç yalnız kaldın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kapıyı çaldığında<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hiç olmadı mı kapının açılmadığı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başarını ve acını<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Olmayınca anlatacak biri<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hiç yazmadın mı bir günlüğe?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sen hiç yalnız kaldın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sevdiklerine<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Elveda diyemediğin olmadı mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hiç dışlanmadın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kendi kendine konuşup<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Telefonun çalmasını beklemedin mi?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sessizce etrafı izleyip<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İçinden şarkı söylemedin mi?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Eski mektupları okumadın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Arkadaş dediklerin bir hiç çıkmadı mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kimse görmeden ağlamadın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir gün sevdiğin birisini özleyince<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Onu görmek ya da konuşmak yerine<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hiç bakmadın mı resimlerine?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sen bunları yapmadın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Seni bırakmadılar mı yalnız?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Soruyorum sana<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sen hiç yalnız kaldın mı?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
10 Temmuz 2001<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-86314735563624507742020-03-11T01:55:00.000+02:002020-03-11T01:55:22.691+02:00Düşlerin Ardından Gerçeğe Doğru<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">bir hayalin ardında kaldık hepimiz, uyandığımızda tüm duvarlar yıkılmıştı.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">Yedi tepesi artık görünmez olmuş İstanbul; her sabah yeniden insanlara uyanır. İstanbul dediğin derdi dermanı dinlemez, hız bilir, tuzak bilir. Sokaklarında vurdusu kırdısı, kirlisi düşmanı; çeşit çeşit insanı, tozu toprağı, yerlisi, gideni, geleni eksik olmaz. Gün doğmadan uyanır İstanbul. Gün doğmadan deniz, martı, ses, duman uyanır. Sabahları işe yetişmeye çalışan adımlar, yanlarında kepenk seslerini duyarlar. Sonra tramvay, otobüs, tren, vapur ve her şey bu seslere yetişir. Gün başlar İstanbul`da. Aslında hiç bitmez ya gün.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">İstiklal`den aşağı doğru inerken renklerine takılırsın caddenin. Solunda bilmem kimi bekleyen insan topluluğu, kimi zaman eylemlerde vücut bulmuş birtakım insanlar-sürekli yetişmeye, kaçmaya alışmış-. Adımların yavaş ise, birden hızlanır burada. Sen farkına varmazsın bile; dükkanlar haber verir, ne kadar ileride olduğunu. Sesler gittikçe büyür. Çay-şeker-simit sefası başlamıştır artık. İstanbul uyanmıştır.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">Galatasaray Lisesi`nın yanından geçerken yine aldırmazsın önünde bekleyen kedilere. Adımların biraz daha hızlanmıştır sanki. Galatasaray`dan sonra biraz daha sakindır yol. Galata`ya varırsın yorulmuş bedeninle. Kafanı kaldırıp bakmayı da ihmal etmezsin hani. Galata Kulesi dediğin İstanbul`u her açıdan sarar. Sonra aşağısı ne işe yaradığını bilmediğin türlü alet satan dükkanlarla doludur. Buraların karmaşasına şaşırıp kalmayasın. Dik yokuşlardan yavaş yavaş inedur sen, hemen sağında karşılar seni Arap Camiisi.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">İstanbul`un ilk camiisi ile başlayalım hikayeye –aslında evvelden kilise olan camii ile-. Kitap bizi buraya götürmeden çok daha önce, sayfaların arasında gezinirken, tanışmıştık Arap İhsan ve onun yeğeni Uzun İhsan Efendi`nin oğlu Bünyamin ile. Galata`yi anlatırken kitap; Alibaz, Vardapet, Hınzıryedi, Ebrehe, Zülfiyar ve daha nicesi akla sığmadık ancak okurken mantıklı gelen hikayeleriyle sıkışırlar sayfaların arasına. Nedense okurken; masal gerçeğe, gerçek masala karışır. Hangisinin gerçek olduğunu anlamazsın. Olağandışı olaylar gerçek gibi gelir insana. Kim inanır ki kafasına kerpeten düşen birinin anında disçi olabileceğine? Alibaz denen çocuk nasıl korkusuzca savaşır ve sürekli uykusuz kalabilir ki? Ancak bir solukta okuduğun cümleler arasında bunun somut bir hayalini bile kurabilirsin kafanda. Yazarın öyle garip bir dili var ki; bunları bir başkası anlatsa; uydurmaca diyebilirsin. Ancak yazarın dilinde bunlar büyülü bir rüyadan çıkıp; kafanda oturtabildiğin mantıklı gerçekler oluyor.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">Düşler İstanbul`un içinde kayboluyor. Rüyasında gördükleri ve düşündüklerinin gerçek olduğunu söylüyor Uzun İhsan Efendi, boşluğun ve sonsuzluğun kara parası Bünyamin`de iken. Hikayeler birbirine karışıyor sonra. Ebrehe kaybolunca; tencereden zamanın içinde; tüm düş birden uyanıveriyor, Uzun İhsan Efendi`nin duymayan kulaklarında, görmeyen gözlerinde. Ebrehe boşluğu sonsuzluk ile dolduradursun, okur bu inanılmaz gerçeğe dönen masalın içinde kayboluyor. I.O. Anar sınırsız hayalgücüyle inanılmaz bir tat sunuyor okuyuculara. Tarihi, iktidarı anlatıp kelimeleri adeta kutsallaştırıyor cümlelerinde. Yer yer önceden okuduğum Pinhan`i anımsatıyor kitap, anlatım tarzından olsa gerek. Yaratıcı, özgün ve insanı masalın içine sürükleyen bir düş sanki Puslu Kıtalar Atlası.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">Galata`nın, Karaköy`ün nice kapısından girip çıkıyor kahramanlar. İstanbul dediğin; bitmek bilmez kapılara açılan bir yolculuktur zaten. Rüyanın içinde gerçek, gerçeğin içinde masal ararsın, sayfaları aralarken. Bilmediğin kelimelere aldırmaz, bir solukta okursun kitabı. Bittiğinde ise; İstanbul`u özlemiş, yavaş yavaş yürürsün Galata`ya doğru. Galata`ya çıktığında, İstanbul 360 derece ayaklarının altındayken; `sağdan yürüyünüz` yazısına bile aldırmazsın. Öyle ki; İstanbul bir kez daha aşık eder insanı kendine. Kitabın içinde büyüyen düşlerini bırakıverirsin Galata`nın üstünden. Belki Hezarfen Çelebi`den daha da uzağa gider düşlerin ve belki bir martinin henüz ısırdığı simidin üstünde kalir.<o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4>
<span lang="TR" style="font-size: 11pt; font-weight: normal;">düşlere dal İhsan Efendi yeniden/ uyanınca biz oluruz nice atlaslarda/ uyandığımızda hiçten var oluruz.</span></h4>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-50679923306530923842020-02-26T00:56:00.000+02:002020-03-11T11:38:51.528+02:00Uzaktaki<br /><br /> Yerini unutmuş midem. Geceleri sıkıştırıp alt üst ediyor beni. Nerede olması gerektiğini bilmiyor. Yine başladı sancılarım. Ve belki de bitmez bu ağrı, geçmez bu sancı.<br /><br /><div>
Dün geç yattım yine. Işığı kapatırken masanın üstündeki fotoğrafına takıldı gözlerim. Senin saçların kıvırcıktı eskiden. Belki hatırlamazsın sen ama iki üç yaşlarında kekemeydin üstelik. İki kez söylerdin anne`yi. Sahi onu da unuttun değil mi? Kısacıktı saçların. Gerçi şimdi de öyle. Eskiden `erkek fatma` deyip gülerdik sana. Biz davula, şarkıya, tasa, hamağa, denize her şeye gülerdik değil mi? Denizden kale, kumdan dalga yapardık. Yüzmeyi sayende boğularak öğrenmiştim. Hatırlamazsın sen. Küçüktün.<br /></div>
<div>
Tek kişilik yatakta omuz omuza hareketsiz yatar, ses çıkarmazdık. Kaç gece aynı nefeste soluklandık bilinmez. Şarkılarda ses tellerimizi zorlar, köpek kovalardık gecenin üstünde. Sonra üstümüze yaprak, fare düşerdi hamakta sallanırken biz. Yorgun değildi vücutlarımız. Bisikletle bataklığa uçacak kadar cesur, kilometrelerce yol yürüyüp hiç konuşmayacak kadar sessizdik. Biz hiç kavga etmedik. Biliyorsun.<br /></div>
<div>
Fotoğrafta gözlüklüsün sen. İlkokul birde karne alırken çekilmiş. Gözlüklü halini az biraz hatırlıyorum sanki. Sonra roller değişmiş, gözlük benim gözlerimde kalmış. Saçların kısa yine. Ben senin kadar cesaretli olamadım hiç. Saçlarım uzundu benim hep. İnsanların ne kadar da büyüdünüz demelerine aldırmadık hiç. Büyüdük mü biz? Arkama alıyorum her şeyi. Sen, ben abim hepimiz aynı karedeyiz. Yok biz büyümedik, hayat büyüdü. Dünya büyüdü. Dert büyüdü. Biz aynıyız. Benim saçlarım hala uzun, seninkilerse kısa mesela.<br /></div>
<div>
Öyle siyah bakma. Dedim ya dünya büyüdü, zaman büyüdü. Büyüyen, giden, kaçan biz değiliz. Yüksek sesle konuşup durma, uyandırırsın dedemleri. Sesin kulağımda gidip geliyor. Bazen tutturuyorum ses tonunu beynimde. Olur olmadık tiplerin geliyor aklıma. Ben büyüdüysem bile sen çocuksun hala. Uzunca bakıp gülüyorum fotoğraflarına. Biliyorum kumdan d a l g a, denizden k a l e olmaz.<br /></div>
<div>
Uzak nerede bilmiyoruz. Aslında hep yakın mesafeler. Ama tutturamıyoruz yolları. Sen eskisi gibi sırtıma atlamıyorsun artık. Bense söylediklerine nasıl tepki vereceğimden habersiz anlamsızca bakıyorum duvarlara. Konuşuyorum, soru soruyorum. Sorunun yanıtını beklediğimden değil, sırf boşluğa akan sessizliği durdurmak için. Duvarlar beyaz, sert ve sessiz. Ne zaman baksam duvarlara, sen geliyorsun aklıma. Her yanım duvar oluyor sonra. Özledim diye sarılasım geliyor fotoğrafına. Fotoğraf yalan. Fotoğraf cansız. Fotoğraf sessiz.<br /><br />Geçende doğum günündü. Unutmadım. Ama aramadım. Artık olmadığını tekrar edip duruyorum beynime. Bilirsin benim için zordur alışmak. Hep o muzip ifaden beliriyor beynimde. Otobüste, yolda, sokakta, konuşurken, ağlarken, gülerken birden geliveriyorsun aklıma. Yavaşça siliyorum sonra. Yavaşça.<br /><br />Dün öğrendim zehirlenmişsin. Biz cansız, biz sessiz, biz korkağız. Aradım, kaçmadım ama. Sen yoktun, bağırışlar vardı. Nasıl olduğunu öğrenemedim. Daha ben silemeden sen silmişsin beni. Olsun. Sen tüm muzipliğinle gülebilirsin artık. Masanın üzerindeki fotoğrafını kaldırdım dün. Olmadığını bildiğimi tekrarlıyorum beynime. Alışıyor, alışacak o da.<br /><br /></div>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-6291943887501089722020-02-14T00:53:00.000+02:002020-03-11T11:40:17.095+02:00Günlerin Gülü-14 ŞubatKenderce yaşamlarımızı terk ettik. Mülkiyetimizi sırt çantamıza doldurup geziyoruz; köprü, yol, sokak. Her yer, her ses bizim olma çabasında sayıklıyor durmadan. İhtiyaca göre değil isteğe göre yapıyoruz tüketimi artık. Kapitalizmin zirvesinde uyuşmuş beynimizle tüketim çılgınlığına doğru yol alıyoruz. İstatistikler gösteriyor ki (hep böyle başlayan bir cümle kurmak istemişimdir) tüketim toplumu olmuşuz.<br /><br />Bireylerin rasyonel olduğunu varsayan iktisadi düşünceyi hep beraber çiğniyoruz. İnsanların rasyonel olmama ve saçmalama gibi hakları vardır. Ama bunu iktisat bilmez. O kendi varsayımlarında sürüklenedursun biz kapitalizmin ağır duvarlarını yavaş yavaş kaldıralım sırtımızda. Şimdi Coca Cola`dan bir yudum alıp devam ediyorum sözüme. Sınırları çizmişiz aramızda, bir kilit yetmediğinde bir yenisi daha ekleniyor kapılarımıza. Kender misali yaşamak vardı. Ne tüketim çılgınlığı olurdu o zaman, ne de ülkemiz hırsızlık ve gasp suçlarında birinci sıraya girmek için yarışırdı. Ben de spot ışıklarla aydınlanmış mağazaya girerek, o çok beğendiğim kırmızı ayakkabıyı ayağıma geçirip çıkardım oradan. Saçmalık mı bu?<br /><br />Tüketim çılgınlığımızı dizginlemeyip biraz daha arttıralım diye cicili bicili günler sunuyorlar bize. Malum Sevgililer Günü: Kırmızılı, kalpli, çiçekli ve böcekli günler dilerim size. İki hafta öncesinden her tarafı kırmızıya boyayan bir gün. Pazarlamacıların ellerini yavaşça ovuşturarak bu görüntüye sevindiklerini hayal ediyorum, “Sevgililer Günü`ne özel sürprizler!” yazısını okurken. Bir mağazanın tam ortasına koskoca kırmızı harflerle yazılmış bu yazı. Yanına da en büyüğünden kırmızı bir kalp çizmeyi ihmal etmemiş vitrini hazırlayan. Arka fonda ise bir aşk şarkısı çalıyor. Pek çalıyor da denemez, bir kadın öylece bağırıyor müziğin akışında. “Kulaklara kalıcı hasar” deyip gülüyorum mağazanın önünden geçerken.<br /><br /><div>
Kırmızılı, kalpli yolculuğum sona ermedi. Diğer mağazalar da kırmızı bayraklarını asmış, sinsice gülümsüyorlar bana. “Sevgilinizi mutlu edin, ona hediye alın” temalı reklam panolarında sıkışıp kalıyorum sonra. Bir saat firmasının sevgililer gününe özel saati takılıyor gözüme. Sevgilisi olmayanlar hediye alamıyorum diye üzülmesin. Hemen soldaki mağaza sevgilisi olmayanlar için tasarlanmış. Sevgilisi olmayan “tek”ler burada buluşup birbirlerine hediye alıp veriyorlar. Özeli kolektif hale getirdikten sonra buna da mantıksız demiyorsundur umarım sevgili okuyucu.<br /><br />Marketin kozmetik reyonundan girerken bir paket çarpıyor gözüme. Aslında bunlar cins isimler gibi, aynısından birkaç tane daha var yanında. Hediye paketinin içinde parfüm, aşk müziklerinin olduğu bir cd, “Aşk” adında bir kitap, elinde kalp taşıyan bir peluş var gördüğüm kadarıyla. Paketlerin üzerine koskocaman bir yazıyla “Sevgililer Günü`ne Özel” yazılmış. Hala özel bir günden bahsettiklerine şaşıyorum doğrusu. Özelden çok milli bayram havasında sokaklarda, mağazalarda kutlanıyor. Biz bunları bırakıp güzel sözcüklerle sevgililer günü oyununu oynuyoruz. Hepimiz galip, hepimiz kırmızıyız.<br /></div>
<div>
Marjinal faydanın azalacağını düşünen Gossen mi yanılıyordu bilmem, ama biz tükettikçe daha çok alışıyoruz tüketmeye. Sistemin stratejik oyunlarında kandırılıyor, tüm yükü ceplerimize taşıyoruz. Sonra paramız büyüyor, büyüdüğünü sanıyoruz. Kalpli poşetleri özenle taşıyoruz ellerimizde. Bireylerin rasyonel olduğundan mı dem vuracaksın, yok canım hepimizin Sevgililer Günü kutlu olsun. Seneye aynı günde, yine hep beraberce.<br /></div>
<div>
Kender: Özel eşya konusunda Kenderlerin, "diğerlerinin olan" şeyler hakkında açık bir düşünceleri yoktur. Bir Kender evinde hiçbir eşya üç haftadan fazla kalmaz, kalsa da aile yadigarı sayılır. Kenderlerin kendilerinde olmadan yaptıkları "aşırma" özellikleri, onlara fark etmeden bir şeyleri "bulma" özelliğini kazandırmıştır. eğer bir Kender, bir grup insana doğru yürüyorsa, oradaki insanların en az yarısının sahip olduklarıyla şişmiş bir şekilde oradan ayrılmaması olağan olmayan bir olaydır. Eğer biri onu durdurur ve ne yaptığını sorarsa, Kender dürüst ve içten bir şekilde, "Cebime düşmüş olmalı. Bunu bulmam iyi olmuş yoksa başka biri alıp götürebilirdi," diyecektir.<br /><br /> Bu özel eşya konusundaki saflıkları nedeniyle (ki özellikle diğerlerinin sahip oldukları şeyleri almaya bir yere gitmezler) bir Kender’e söylenebilecek en kötü şey "haydut" ya da "hırsız" olacaktır, çünkü onlar öyle olmadıklarına inanırlar--bu bir kazaydı, hatırladın mı?</div>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-51446442554546330622020-02-11T00:51:00.000+02:002020-03-11T11:40:44.641+02:00Karpuz ZeminKarpuzları düşürmemek için yavaşça yürüyoruz. Deliklerden birine geldi mi karpuz; artık ondan umut kesilir. Arkasından yürüyorum onun, adımlarını izleyerek. Deliklere basmamaya çalışıyoruz. Deliklerin dışında kalan toprak ıslak. Ayaklarımız çamur. Olsun, değmesin ayaklarımız deliklere. Uzun değil gittiğimiz yol. İkiye ayrılan bir yol var önümüzde. Biz sol tarafındayız yolun. Delikler biraz daha büyüktür bizim yaşadığımız yerde. Maviye yaklaşırlar hatta arada. Irmak sürekli uydurduğu şarkıyı söyleyip yürüyor önümde. Sesi boğuluyor şarkıda, yoruluyor sonra. Onun sesinde uykuya dalarım bazen. Şarkılar büyüden başka bir şey değildir. Koşarken, nehirde, uçurtma uçururken hep aynı ses kulaklarımdan usulca giriverir. Irmak konuşmaz, şarkı söyler sadece. Gözlerini kapayıp birden atar kendini denize, Irmak korkmaz denizden.<br /><br />Buraya ilk geldiğimizde renk yoktu. Biz renkleri doğduktan çok sonra öğrendik. Her şeyin kırmızı olması da bir renksizliktir aslında. Biz farklıydık ama. Kırmızı değildik, henüz bilmediğimiz bir tondaydı renklerimiz. Deliklerin altındaki renkleri fark ettiğimizde onlara isimler koyduk. Onlar bizim olmadı hiç. Biz kırmızı değildik belki ama renkli de olamadık.<br /><br />İki kapı çizdim evin duvarına. Irmakla kapılardan girmeye çalışıp kafamızı duvara toslayıp durduk gün boyunca. Sonra yerlere yatıp güldük. Geceleyin yere yatınca fark edebiliyorsun yukarıdakileri. Aşağıdakiler gibi bir de yukarıdakiler olduğunu bilmek garip. Hem huzursuz oluyor insan, olur da onlardan biri bir gün düşer diye içimize; hem de yalnız kalmadığına seviniyor bazen. İnsanları anlamak, onlara kendimi anlatmak için çok uğraştım. Uğraşmak saçma. Anlatmaya çalıştıkça uzaklaşıyorsun onlardan. En iyisi beklemek. Sonra anlıyorlar doğruyu. Belki de gecikmişimdir.<br /><br />Delikler yoktu önceden. İlk geldiğimizde dümdüzdü yollar. Bir sabah uyandığımızda fark ettik delikleri. En başında birkaç taneydiler, sonra daha da çoğaldılar. Biz fazlalaştıkça sanki daha da büyüdü onlar. Karpuz taşımak bile zor olmaya başladı. Deliklerin aşağısındakiler `zaman` diye bir şeyden söz edip duruyorlardı. Zamanın yetmediğini söylüyorlardı. Onlar bizden daha çoktular. Yukardan küçücük gözükürlerdi, bazen bir daire çizerlerdi zeminin üstünde. Biz öyle görüyoruz ama yanılıyoruz derdi babam.<br /><br /><div>
Bizim için gün yukarıya bakmak ve deliklerin ötesinde gezinmekten daha başka bir şeydi. Karpuzlarımız vardı ve onları topraktan çıkarıp evlerimize taşırdık her gün. Burada kalem, çanta, sandalye ne varsa karpuzdan yapılır. Irmak geldiğinde daha da büyümüştü delikler. Irmak yukarıdan geldi. Onların zemininde boy boy kapılar varmış, isteyen kapıyı açıp gidebilirmiş, kilitli değilmiş kapılar. Irmak kapıyı mı açtı, biri mi itti onu kapıdan bilmiyorum. Anlatmadı. Irmak konuşmaz, şarkı söyler. Aşağıdakilerin bildiği `zaman`ı o da bilir, sadece biz habersiziz sanırım zamandan. `Zaman çok yakınında, bilmek istemediğin için görmüyorsun onu` demişti Irmak. Zamanın nerde ve nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum.<br /><br />Deliklerin altı mavi olur bazen. Biz vermedik bu ismi, aşağıdakiler öyle diyorlar. Mavi olunca içim içimde durmaz da koşar sanki. Anlamsızca güler, kararmasını isterim günün. Gün kararınca her şey eskisi gibi olur. İnsanların çok mutlu olması iyi değildir, mutsuzluk tedirgin ruhları sıkıştırıp durur. Deliklerin altı mavi olduğunda günün bitmesini isterim bu yüzden. Gün bitince rüya gelir. Rüyada gerçek değil; hayal alır ipleri eline. Uyuyunca rüya olur sanırsın. Uyandığında hayat mı gerçek, rüya mı fark edemezsin.<br /></div>
<div>
Karpuzları yavaşça taşıyoruz evlere. Yukarıdan kapıyı açıp da inen çok kişi oldu. Delikler daha fazla artık. İstesek biz de kayabiliriz deliklerin içinden. Bazen rüyamda upuzun bir kaydıraktan indiğimi görürüm. Ama korkuyoruz, güzel de gözükse belirsiz aşağısı. Aslında belirsizlik değil bizi korkutan. Alışkanlıklarımız. Onlar bizim gibi değiller, bizim gibi değil alışkanlıkları. Alışkanlıklarımızı değiştirmeye korktuğumuzdan; hep aynı yerde, deliklere basmadan karpuz taşıyoruz.<br /><br />Durmak bilmeden söylüyor şarkısını Irmak. Aynı şarkıyı hep farklı melodilere sığdırıyor. Biz şarkıyı onla ve yukarıyla öğrendik. Burada şarkılar yoktu önceden. Şarkı geldiğindeyse koşmaya başladı insanlar. Koşmak güzeldir, nehir kenarında, deliklerin ardında.<br /></div>
<div>
Ellerimizi kafamızda yastık yapıp, yattık tüm gece deliklerin üstünde. Arkamızda duvar, duvarda çizdiğim iki kapı... Yukarı oldukça karanlık ve sessiz üzerimizde. Aşağısıysa günün bittiğini bilmezcesine bağırıyor sokaklarda. Öyledir, arsızdır aşağı. Kafamızı deliklerden geçirip aşağıya bakıyoruz . Ben geri çekildiğimde kaybediyor rengini, Irmak yaklaştığındaysa aşağısı maviye bulanıyor. Defalarca söylediği şarkıyı unutuyor sanki Irmak, susuyor. Kafasını bana doğru çevirip gülümsüyor. `Gel` diyor unuttuğum konuşmasıyla. Elimi uzatıp geri çekiyorum. Sonrasında Irmak kayıyor sonsuza uzanan kaydıraktan, maviliğe, deliklerin aşağısına. Üstünde yattığım delik küçülüyor birden vücudumun altından. Yok oluyor şarkı. Mavi siliniyor kırmızı oluyor yeniden her şey.</div>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-34672275.post-50148560492944037722020-02-07T01:59:00.000+02:002020-03-11T11:40:56.177+02:00Bitmeyen hesaplardaArtık saymaz olduk kalp atışlarını. Bıktık şarkılardan. Yok kısık, yok yüksek sesle derken, yapamadık. Olmadı. Kendi sesimizi bile duyamadık nakaratlarda. Işık az geldi. Geceye yetiştiremedik notaları. Çaldık. Şarkı bile dayanmadı. Dayadık sırtımızı adaya. Ada bizi beklemedi. Hep korkakça yaklaştık; giden vapurlara. Son kez hiçbir şey demedik yine gidenlerin ardından. Başka denizlere kaçtık. Kaçtığımızı sandık. Başka deniz yoktu oysa. İzlediklerini sandık bizi. İnsan yoktu. Adımlar hiç yoktu. Hep kandırdık insanları başka başka adlarla. Kendi ismimizi hiç bilmedik çünkü biz. Duvarlar hep dar ve çekilmez geldi bize. Oysa kimi ülkelerde duvarlar çok şey anlatırmış insanlara. Biz duvarlara baktığımızda beyaz gördük sadece. Beyazı duvarlarda bildik. Hastane kadar soğuktu duvarlar. Yorulduk şarkıların sonunda. Bağırdığımızda perdeler kapandı. Oyuncular insin dedi bir ses. Oyuncular insin. Oyuncular trene doğru koşmaya başladılar. Sahnede tren ne arar? Olsa olsa filmlerde olur bu hikaye. Belki de gerçeğin ötesinde kaldık biz. Yalnız kaldık. Tren bizi beklemeden gitmiş. Hep böyle olur ya.<br />
<h4>
<span style="font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-weight: normal;">
Artık saymaz olduk geçen zamanı. Bittiğinde oyunlarımız; köşelerde sıkışıp kaldık. Ninniyi değil annelerimizi özledik. “Annem uzun saçlıydı son gördüğümde” dedi içimizden birisi. Hep beraber ağladık. Beraber ağlamayı bile özledik. Yol uzun, anneler uzak, zaman hep kısa. Başka ninnilerde, başka yollarda kaldı aklımız. Başka türküler söylemeyi öğrendik. Seslerimiz kayboldu. Kimse bakmadı suratımıza. Hiçbir şey demediler; şehirlerinde dolaşmamıza. Oysa eskiden ayrılmazlardı peşimizden. Unuttular bizi. Biz de unuttuk. Yorulduk. Ağacın gölgesi bizi bekleyip durdu. Gitmedik. Zaten her yere geç kalmıştık. Oraya da gitmesek olurdu hani.</span></h4>
<h4>
<span style="font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-weight: normal;">
Artık saymaz olduk geçen insanları. İnsan dediğin görmez bizi. Onlar farklıdır. Başka bir dünyadan bahsedip dururuz biz. O dünya belki bir ada olabilir. Ada evlerinin pencerelerinde çiçekler bekler hem. Ada hem denize yakın, hem vapurlara. Gitmek istediğinde rüzgar gibi. Kalmak istediğinde taş gibi. Ada güzel. Yalnızlık gibi. Artık saymaz olduk bitip tüken insanlığı. Yorulduk. Köşe başlarında dinlenir olduk.</span></h4>
<h4>
<span style="font-weight: normal;"><o></o></span></h4>
<h4 class="MsoNormal" style="margin: 0in 0in 0pt;">
<span style="font-weight: normal;">
Bitti tüm tıkırtılarımız. Susabilir şimdi komşularımız sonsuza kadar. Yavaşça götürdük eşyaları; kırmadan, dökmeden. Toplanma vakti gelmişti zaten. Biraz daha uzağa götürdü ayaklarımız bizi. Dinledik, konuştuk. Kimse anlamadı anlattıklarımızı. Biz de zaten hiçbir şey anlatmamıştık. Arkada siyah kaldı. Bulut kaldı. Yolculuk, uzak ve biten başka’lar kaldı. Bizdik, siz olduk.</span></h4>
Pınarhttp://www.blogger.com/profile/01374824816260939976noreply@blogger.com0