Sadece Bir Zaman

Bazı günler burnum ağlıyor. Gözyaşlarım gelmeden içime çekiliyor. Sadece burnum sızlıyor. En kötüsü o oluyor, ağlamıyor gibi ağlamak. Bazen hiç ağlamak istemiyorum. Belki huzuru ve mutluluğu ararken daha fazla yoruluyorum. Herkes gibi geleni yaşasam bu kadar yorulmam. İçimde bir şey kitleniyor. Beni kimse anlamıyor. Kimsenin anlamasını da beklemiyorum. Yalnız olmak ne kadar zamandır korkutmuyor beni bilmiyorum. Yalnız yemek yiyorum, yalnız gidiyorum, yalnız konuşuyorum, bunca kalabalık içinde koskoca bir yalnızlık. Bazen küçük bir masa istiyorum. Bu benim olmayan dünyanın içinde. Onu bile kendi düzenlerine göre yerleştiriyorlar. Her şeyde, her saniyemde düşünceleri var insanların. Sıkılıyorum, küçük bir oda bile değil, bir masa istiyorum, kimsenin görmediği. Belki bir perdeyle ayrılmış diğer alanlardan. Ama o bile çok. Her şey sanki hiç benim değil, hiç benim olmamış gibi. Konuşmuyorum. Hakkım olan şeyi de aramıyorum. Hakkım neydi bunu çoktan unuttum. İnsanlar yalancı. Gözlerine bakarak anında yalan söylüyorlar. Geriliyorum, korkuyorum, ses duymak istemiyorum, telefonumun sesinde titriyor sesim. Yoruluyorum, nefes alamıyorum. Sen çok takıyorsun diyorlar, takma bunları, söyle geç. Söyleyince de öyle olmuyor. Söyleyince senden kötüsü, senden anlayışsızı olmuyor. Böyle sakin, sessiz kalmam tek istedikleri. Konuşmamı istemiyorlar. Özgürlüğüm kalmadı. Oysa önceden bir odam vardı, masam, dolabım, yatağım, yedi adet pencerem. Aslında şimdi özgürken tam tersi gölgelerin içindeyim. Şimdi şöyle olur stresinde. Öyle her yerdeydiler ki hırkamı nereye koyacağımı bilemedim. Belki fazlaydım, belki sonradan eklenen, ama uymayan bir parça. Bu yüzden sessizce oturmalıydım. Sessizce oturup konuşmazsan kimse kötü olmuyordu seninle. Sen istediğini yap, kendi hayatından vazgeç, yıllar önünde gitsin, bir yıl, iki yıl, beş yıl, sınavlar geçsin; çalışama, yorgunluklar geçsin, nefes alama, başkalarının hayatlarını yaşa; ama en ufak bir "hayır, olmaz" demende tüm yaptıkların silinsin. Çünkü sevmemişlerdi hiç. Çünkü yaptıkların kadar vardın sen. Orada onlar sevdikleriyle otururken yalnızca kalabilirdin konuşmadan. Sonra niye konuşmadın diye suçlarlarsa seni asosyallik-ten; hiç şaşırma. Çünkü sen ne kadar ezilirsen o kadar ezerdi insanoğlu. Kılını kıpırdatmazdı oysa senin için, ama senin yaptığını da görmezdi. Gelmiyorsun, derlerdi; gelince yüzüne bakmazlardı. Belki yüzüm çizilmişti, şişmişti, onu fark etmezlerdi. Herkes kendi istedikleri olunca mutluydu. Gerek yoktu başkalarının isteklerine.

Neden bir başkası olmuştum? Neden bir ek? Çok mu şey istemiştim. Sadece küçük bir masa, sadece istediğim şeyi istediğim yere koymak. Ama olmadı, oldurmadılar. Kalbim dondu, ışıklar açıldı kapandı tekrar, gitmeliyim dedim; sadece gitmeliyim. Koştum, koştuğum yerde kimse yoktu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Depresyona neden girilir? Depresyondan nasıl çıkılır?

Sınırların ötesinde saçmalamak

İstanbul Teknik Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisansı Hakkında Birkaç Not